San Francisco

San Francisco

  • September 26, 2019
  • |
  • Genel
  • |

If you’re going to
San Francisco…

Üç hafta sürecek Batı Yakası gezimizin başlangıç ve bitiş noktası olan San Francisco. Dizilere, filmlere, şarkılara konu olan San Francisco…

İndik uçaktan SIM kartı hava alanından almadık, internetim sadece hava alanı sınırlarında olunca Lyft ya da UBER kullanmak istemedim. BART denilen banliyö tren sistemiyle evimize yakın bir durakta indik. Bu arada Türkiye’nin gözünü seveyim dolar almak ne hesaplı. Almanya’da dolar almak çok pahalıya geliyordu, Amerika’da euro çevirmek daha bile pahalı. 100 euro ya 85 dolar veriyorlar. Yanlış duymadınız! Birebir bile değil! O yüzden her halükarda bankamatikten para çekmek daha karlıya geliyor. Alman bankaları 1,7% çeviri bedeli artı bankamatik de $2,5 gibi bir ücret alıyor. SIM kartını ve paketi sınırsız internet, arama, sms tanıyor diye bir Best Buy ya da Target bulup Simple Mobile’dan aldım.

Mission bölgesinde yer alan Cesar Chavez caddesindeki Viktoryen stili AirBnB evimize geliyoruz daha doğrusu odamıza :) Bu Cesar Chavez önemli bir şahsiyet. Adına cadde olmayan şehir yok! Kendisi çiftçi işçi haklarını savunan özellikle de hispaniklerin hakları adına savaşan bir kişi olarak ünlüymüş.
Bu bölgede ilk dikkatimi çeken maket gibi evler. Hepsi de süslü pastaya benziyor. Düğünlerde kesilen maket pastalar olur ya öyle yapay bir his bırakıyorlar bünyede. Güzel olmasına güzel ama sanki rüzgar esse düşecek gibiler. Bir de etrafta hiç yeşillik yok, evler süslü ama burda da otursam ah ne güzel olurdu demiyor insan!

Her şey ateş pahası olan San Francisco da ilginç bir şekilde günlük toplu taşıma biletleri sadece $5. Sonradan fark ettik ki en azından batı yakasında toplu taşıma kullanan kesim epey farklı. Hatta daha çok bitik insanlar ve evsizler kullanıyor. Bitik insanların altını çiziyorum bu çok önemli bir gözlem oldu benim için gezi boyunca. Büyük şehirlerin her birinde yüzlerce bitik insan gördük. Neden mi bitik? Ayrı bir evrende yaşıyor gibiler. Akıl sağlıkları yerinde değil belki bazıları uyuşturucu bağımlısı. Hepsinin elinde market arabasına benzeyen bir pazar arabası üzerine doldurmuşlar eşyaları. Mobil evleri olan bu arabayla geziniyorlar. Hayatımda ilk kez evsizlerin çadırda kaldıklarını burda gördüm. Hava kararınca etrafı çadır basıyor şehrin ortasında, bir müzik festivaline mi geldim acaba diye düşünüyor insan. İlk gecemizde bir Downtown’a iniyoruz. Union Square civarında dolanıp Çin mahallesinin kapısı olan Dragon Gate’ten girerek epeyce ünlü House of Nanking adlı restoranda yemek yiyoruz. Yani öyle abartıldığı gibi aman aman bir zevk almadım. Bu restoranda anlıyoruz ki fiyatlara bahşişi geçtim “satış vergisi” de dahil değil. Bu eyalete göre değişen bir vergi ve genelde her yerde vergisiz fiyat gösteriliyor.

Çıkışta Transamerica Pyramid’ini görmemek elde değil. 1972’de yapıldığında şehirdeki en uzun binaymış. (260m) 2018 yılında Salesforce’un bulunduğu bina bu sıfatını elinden almış.

Transamerica Pyramid

Ertesi gün Dolores Parkı’nın yakınında bulunan meşhuuuur Tartine Bakery’e kahvaltı yapmaya yola çıkıyoruz. Mission Dolores parkı baya tepeleri olan bir park. Zaten San Francisco Istanbul’la yarışacak bir biçimde yokuşlu ve tepeli. Sabah sabah boxerıyla kafası 1500 koşarak yanımızdan geçen bir adamın varlığıyla iyice ayılıyoruz. Kafeye doğru yürürken çok güzel bir bina görüyorum, bir okul binası:

Tartine Bakery özellikle merak ettiğim bir yerdi. Vedat Milor’dan tutun birçok blogda bahsedilmiş bir fırın/kafe. 15-20 dk süren bir sıraya girip Bread Pudding, Morning Bun ve Frangipane Tart ısmarlıyoruz. Yediğimiz ürünler lezzetli ama fiyatlarına göre bir göz doyuruculukları yok. Zamanında Barcelona’daki “Hofmann Patisserie”den aldığım beni şaşkına çeviren lezzet notalarını tam yakalayamadım.

San Francisco Modern Museum of Art

Buradan ver elini SFMOMA. Bu müzenin “Andy Warhol” sergisini son gününden yakaladık. Daha önce Köln’deki Ludwig müzesinde de bir takım eserlerini görmüştüm. Bu sergi epey tamamlayıcı oldu. Sergi haricinde müzenin geneli de oldukça büyük ve güzeldi.

Ferry Building & Piers

Bu binanın içinde yemek yiyebileceğiniz bir sürü çeşit bulunuyor. Özellikle istiridyeli menüleri epey meşhur olan Hog Island Oyster burada bulunuyor. Ben muhafazakar bir yiyici ile birlikte gezdiğimden maalesef tatma olasılığı bulamadım. Buradan arka kapıdan çıkınca San Francisco köprülerinden Bay Bridge‘i görebiliyorsunuz.

Yan yana bir sürü iskele olan kıyıların 39. numaralı olanı en turistik olanı diyebilirim. Burada yine hem turistik mağazalar, yemek yerleri var hem de deniz aslanlarını yakından izleyebileceğiniz bir iskele. Aynı zamanda ünlü Alcatraz Hapishanesi’ni de görebiliyorsunuz. İleride bahsedeceğim Golden Gate Köprüsü’nden bu hapishane sanki Galatasay Adası hissi yaratıyor. Deniz aslanları birbiriyle kavga ediyor, egemenliklerini ilan ediyor epey ses çıkarıyorlar.

Burada da tavsiye edilen bir başka yemek olan “Clam Chowder”ı yemek üzere Fog Harbor Fish House adlı restorana gidiyoruz. Ekşi maya ekmekli olan versiyonunu ısmarlıyorum. Epey doyurucu bir öğün oluyor diyebilirim.

Buradan sonra şehrin ünlü tramvaylarından daha doğrusu cable car diye geçen geleneksel araçlarından birine biniyoruz. Neredeyse bir saate yakın sıra olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Fiyatı tek yön $7, fakat başka yönlere de binmek isterseniz ya da birden fazla kez kullanacaksanız günlük biletinizi cable car eklenmiş olarak $12’a alabilirsiniz. Otobüs, metro ve cable car dahil olmuş olur. Bunun için özellikle belediyenin mobil uygulaması olan MuniMobile’ı indirip ödeme yöntemi girmenizi tavsiye ederim. Genelde kredi kartı girince posta kodu soruyor, ben Almanya’da ikamet ettiğimden PayPal’ım vardı onu bağladım.

Ertesi gün kahvaltıyı başka bir fırında yapıyoruz: Thorough Bread and Pastry. Genelde benzer ürünler satılıyor bu tip yerlerde.

Buradan soluğu “Full House” / “Bizim Ev” dizisinin çekiminde kullanılan “Painted Ladies” de alıyoruz. Bu dizi Mary-Kate ve Ashley Olsen ikizlerinden hatırlayabilirsiniz.

Painted Ladies

Haight-Ashbury

Bu caddelerin kesimi ’60 yılların sonunda hippie hareketinin başladığı yer olarak biliniyor. Bizim de oldukça hoşumuza giden bir yer oldu. 2. el mağazaları, güzel kafeler, farklı bir mimari. Zamanında  Jefferson Airplan ve Janis Joplin gibi isimler de buraya çok yakın bir mesafede yaşamışlar.

16th Avenue Tiled Steps & Hidden Garden Steps

Buradan şehri tepeden görebileceğimiz ünlü çinili merdivenlerinin oraya gidiyoruz. İlk 16th avenue olanına gidiyoruz. Çıkınca bir parka geliyorsunuz ve buradan şehir manzarası oldukça güzel. Dönüşü de diğer merdivenler üzerinden yapıyoruz. Şehrin mimari düzenini kalemle çizilmiş gibi ayrılmasını net bir şekilde görebiliyorsunuz.

Buradan Golden Gate Park’a geçip Japanese Tea Garden olarak geçen bahçeye giriyoruz. Buranın giriş ücreti $8, değer mi tartışılır. Ben daha önce çok böyle bahçe gezdiğim için hatta memleketin kendisine çokça gittiğim için çok farklı gelmedi.


Baker Beach

&

Marshall Beach

Bu kumsallar Golden Gate köprüsünü yakından görebileceğiniz yerler. Baker Beach biraz daha uzaktan bi görüntü veriyor, yüzen kimse yok. Surf yapmaya çalışan var :) Buradan yürüyerek Marshall Beach’e geliyoruz ama derinlerine inmeden birkaç poz alıp devam ediyoruz çünkü hedef köprüyü geçmek!

Günü bir Meksika yemeği ile kapatalım diyoruz. Ünlü Taquerialardan biri olan “El Faralito”ya gidiyoruz. Bir etli burrito bir de etli taco sipariş ediyorum. Tacoyu yumuşak ya da kıtır olarak seçebiliyorsunuz. Burrito güzel, taco ise M-U-H-T-E-Ş-E-M çıkıyor. Bir an ikisini de etli söylediğime pişman olmuştum ama çok farklı tatlar ortaya çıktığını tacoyu yiyince anladım.

San Francisco kapanışını yine başka bir fırınla yapıyorum. Bu arada tüm bu fırınlar oldukça endüstriyel, çok bakımlı gözükmeyen bir yapıda oluyorlar. Bu sonuncu gittiğimiz “Arizmendi Bakery” yine biraz daha dekorasyonluydu. Beşiktaş’daki 7-8 Hasanpaşa fırınının ortamının daha büyüğünü düşünün. 7-8 Hasanpaşa candır o ayrı!

Batı Yakasındaki diğer yerlerle ilgili yazılarım için:

Yosemite National Park, Death Valley Las Vegas, Antelope Canyon, Grand Canyon, Joshua Tree & Route 66, San Diego, Los Angeles, San Luis Obispo

Written by EGe