Daha önce okumuş olduğum bir yazar değildi Leyla Erbil. Zihin Kuşları ise bir deneme kitabı olduğundan bana sadece yazarın duruşu, ideolojisi ile ilgili fikir verdi daha çok. Daha iyi anlamak için bir romanını okumalıyım. Zihin Kuşları derleme denemelerden oluşuyor fakat bunlar birbirlerinden oldukça bağımsız. İlk denemede okuduğu bir kitaptan etkilenen yazar, kitapta adı geçen besteciyi gerçek dünyada aramaya başlıyor. Bu bir takıntı haline geliyor; her yurt dışına çıktığında gördüğü müzik dükkanlarında alıyor soluğu hep. Bu bakımdan kendime benzettim. Bu tip şeylerden ben de çok keyif alırım. Okuduğum bir kitapta geçen yerlere geldiysem ya da o bölgenin müziğine sardıysam o ara… Mesela Ladino şarkılar dinleye dinleye Cordoba’da gezerken aldığım hazzı hala hatırlıyorum. Ya da Hürrem’le ilgili romanlar okurken Topkapı-Harem’i gezmek bende zaman makinesine girip geçmişte geziniyormuşum hissi yaratmıştı.
Daha sonraki denemeler dönemsel bazı politik olaylar, dönem edebiyatçıları ve onların eserleriyle ilgili gibi. Birçoğuna hakim değilim. Genel olarak din yorumlamasını beğendiğimi söyleyebilirim. Ara ara anlattıklarına yedirmiş. Bahsettiği dönemlerde yaşamış biri olsaydım okurken yarattığı his daha farklı olurdu eminim.
Etkilendiklerim
Gene de sokağa çıkar çıkmaz şu Avrupalıların ne cahil olduklarını düşünüp kendi kendimden memnun olmaya uğraştım. Bunca ülke, Sovyetlerinden tut Amerikası da içinde, bunca adam genci, kocamışı, bir Allah’ın kulu da dönüp bana, “Ah siz, şu M. Proust’un Vinteuil’ünün sonat andantesini mi arıyorsunuz yoksa?!..” bile dememişti, Paris’te, Proust’un öz ülkesinde!… s:37
Halkın bildiği ise hüzünden çok ızdırap, çile, kahır ve zulümdür. … Arabeskleşen dünyamızda kavuşamayan sevgililerin aşk dedikleri şey ten çekimli iniltiler değil midir? Hüzün, Tüklerin milli duygusu olmaktan çok tüm insanlık kültürünün, evrensel kültürün ortak duygusu, Batı’nın da Shakespeare’den Beckett’a, Rilke’ye en has işlenmiş damarlarından biridir. Ayrıca bir başka eleştirmen de çıksa ve;
“bizim milli duygumuz din kökenli hoşgörüsüzlük, gaddarlık, aşağılık duygusu ve sinsiliktir”,
dese ne olacak? s:111
Evet özellikler erkek romanlarında, öykülerinde kadına biçilen en önemli rol erkeğin ona aşık olmasıdır! Yani aşık olunacak bir nesne oluşudur. Ana-bacı rolü de bir iltifattır! s:206
Çünkü bu “iffet” İslam toplumunun sizden istediği bir uyumdur. … Çalıkuşu’nun Feride’sinin olsun, başka kadın tiplerinin olsun cinselliği yaşamaktan kaçan hastalıklı “iffetperestler” durumuna geti1rilmeleri, bu saptırma, bir dönem “teverrüm edebiyatı” kapsamında sürdürülen çizgi hep böyle bir yalan dünyanın bize önerilmesini içerir. s: 206-207