Mülksüzler

Mülksüzler

Bambaşka diyarlarda hatta gezegenlerde süren yaşamlar, yaşadığımız dünyaya paralel yapılar olması ise tam isim vermeden gönderme yapmak için birebir fırsat vermiş yazara… Mülksüzler adı üstünde mülkiyet kavramına inanmayan bunu reddeden ve düzenini bunun üzerinden sürdüren ve bu düzeni kurmak için geldikleri gezegen olan Urras‘ı terk eden Anarreslileri temsil ediyor. Komünizm vs. Kapitalizm döngüsünü alttan altta vermesi bünyemde “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” etkisi yarattı diyebilirim. İnce ince her tür yapılanmaya laf çakmaktan esirgemiyor yazar kendini. Anarres anarşist ve idealist mi ne güzel ama tabiri caizse it gibi çalışıyorlar ve kurak çöl susuz bir gezegende yaşıyorlar. Urras doğası, olanakları ve kaynakları ile göz dolduruyor, çeşit bol seçenek çok ve orada alışılagelmiş düzen yani otorite mevcut. Kadınların hor görüldüğü, eşitliğin hiçbir alanda olmadığı bir gezegen. Anarşistlerin göç ettiği Anarres‘te ise herkesin öğretilerini baş tacı ettiği Odo ise bir kadın!

Urras ( USA ve USSR’in harflerinin karışımından oluşuyor, aynı zamanda Ur- ile başlaması, Almancada ilk ve kaynak olma anlamına atıf yapıyor ve buranın ana kaynak olduğunu buradan göçüldüğünü anlamamızı salıyor. Anarres ise anarşi kelimesini çağrıştırarak bize mesaj veriyor. Anarşi Yunanca başsızlık anlamına gelirken, aynı zamanda “şeyleri olmayanlar” olarak da yorumlanabiliyor. ( Latince res: şey,nesne Yunanca ana- öntakısı ise olumsuz iyelik -siz, sız)

AnarresAndUrras565

İki dünya arasında gelip giderken fark ediyorsunuz ki anarşizm ve büyük ideallerle kurulan hatta göç edilen bir dünya bile insanın doğası gereği yine sorunlu oluyor. Hatta eski düzeni özletir oluyor… Çünkü maalesef sistemsizlik de zamanla bir sistem yaratıyor fakat insanlar özgürlük inancı ve sistemsizlik bilinciyle içine girmiş oldukları sistemi algılayamıyorlar.

Bana ilginç gelen kavramlardan biri ise kardeşlik! Annares dünyasında herkes ana bacı kardaş. Yani annen de kardeşin, sevgilin de kardeşin, çocuğun da kardeşin, kardeşe “Ammar” diyorlar.

Etkilendiklerim

Bizim dünyamız onların Ay’ı, bizim Ay’ımız onların dünyası s:41

…mülk sahibi sınıfların erkek üyelerinin cinsel kullanımı için saklanan kadınlar, mülksüz sınıftan insanlar tarafından kendilerine akşam yemeği sunulana dek büyün gün kumda yatıyorlar. s:42

Erkeğin istediği özgürlüktür. Kadının istediği mülkiyettir. Seni ancak başka bir şeyle takas edebilirse serbest bırakır. Bütün kadınlar mülkiyetçidir. s:51

Ama bu kuş beyinli bir gazetecinin hayalini kısıtlayamıyor!Siz ne söylerseniz-veya söylemezseniz- söyleyin, onlar sizin söylemenizi istedikleri şeyi söylediğinizi yazacaklardır. s:72

Seninle gurur duyduğumu itiraf etmeliyim. Bu garip, değil mi? Mantıksız. Hatta mülkiyetçi. Sanki bana ait bir şeymişsin gibi!  s:110

Bir hırsız yaratmak için, bir sahip yaratın; suç yaratmak istiyorsanız, yasalar koyun.” s:122

Düşünceler baskı altına alarak yok edilemez. Onlar ancak dikkate alınmayarak yok edilebilir. Düşünmeyi reddederek – değişmeyi reddederek. s:144

Kanal kazma önemli, biliyorsun; müzikse yalnızda süs. Çember dönüp dolaşıp açgözlü yararcılığın en iğrenç şekline dayandı. s:153

Cinsellikte bile bencillik mi ediyorlardı? Eş’siz kişilerin önünde birbirini okşayıp sevişmek en az aç insanların önünde yemek yemek kadar kaba bir davranıştı. s:195

Bizi bir araya getiren şey, acı çekmemiz. Sevgi değil. Sevgi, akla boyun eğmez, zorlandığında da nefrete dönüşür. Bizi birleştiren bağ seçilebilir bir şey değil. Biz kardeşiz. Paylaştığımız şeylerde kardeşiz. s:256

Biz işbirliği yapmıyoruz – biz emre uyuyoruz. Dışlanmaktan, tembel, işlevsiz,bencil diye adlandırılmaktan korkuyoruz. Komşumuzun düşüncesinden, kendi seçim özgürlüğümüze saygı gösterdiğimizden daha fazla korkuyoruz. s:281

Müjde müjde! Ursula’nın dünyalarını belgesele dönüştürmek için Kickstarter’da bir kampanya başladı ve gerekli tutar toplandı, hala katkıda bulunabilirsiniz.

ursula-k-le-guin-belgeseli-710x375
Written by EGe