20.yy’ın başlarında kaleme alınmış uzun bir öykü bu. Topu topu 103 sayfa.
Öykünün kahramanının farklı eğilimlerini daha ilk sayfalarda anlıyorsunuz. Hemcinslerini büyük bir ilgiyle izliyor bazen gıpta ediyor. Fakat onu tamamen sarsacak olan profil, Venedik’e seyahati sırasında ortaya çıkıyor. Burada da başka bir eğilimini görüyoruz. Çocuklara ilgi… Nam-o diğer pedofili. Kitabı okurken, ahlaki değerler çerçevesinde değerlendirmeden ilerlediğinizde, anlatılan tutku içinize işliyor. Yaşanılan duyguların tasvirini öyle iyi yapmış ki Thomas Mann, adeta ben hissediyormuşum hissine kapıldım.
14 yaşındaki Tadzio’yu nun betimlenmesini okurken birden çağrışım yaptı. Tabii ki de “Üveyanneye Övgü“… Orada da Tadzio yaşlarında bir erkek çocuk üveyannesini baştan çıkartıyordu. Mann’ın kitabında tensel temas neredeyse yok; ufak dokunuşlar var en fazla… Oysa ki Vargas Llosa hiç acımamıştı.
“Birbirleriyle sadece göz aşinası olan, her gün, hatta her saat karşılaştıkları, birbirlerini inceledikleri halde, âdetlerin hükmüne ya da kendi kuruntularına tabi olarak ne selam ne konuşma, görünüşte kayıtsız bir yabancılığı devam ettirmek zorunda kalan insanlar arasındaki ilişkiden daha garip, daha nazik bir şey olur mu? Aralarında bir huzursuzluk, hastalık derecesinde bir merak, tanışmak ve fikir alışverişi ihtiyacının tatmin edilmemiş, yapay bir şekilde bastırılmış olmasından doğan bir isteri, özellikle bir tür gergin bir dikkat havası eser. Çünkü insan insanı, hakkında bir yargıda bulunamadığı sürece sever, yüceltir; özlem, eksik tanımanın bir sonucudur.“ s:72
“Tadzio ailesinin en arkasında gidiyor, dar yerlerde sık sık mürebbiyeye ve rahibe kılıklı ablalarına yol veriyor, kendi başına rahat rahat yürüyerek ara sıra başını geriye çeviriyor ve omuzu üstünden o kendine özgü akşam loşluğu gözlerinin bir bakışıyla aşığının peşinden gelip gelmediğini araştırıyordu. Aschenbach’ı görüyor, ama gördüğünü belli etmiyordu. Bunu bilmekle sarhoş, tutkunun çılgın zincirinde, o gözlerin çekiciliğiyle öne doğru çekilen aşık, bu yakışıksız ümidinin peşinde gizli gizli yürüdü-” s:98
Pingback: Genç Werther’in Acıları | egecita