450 sayfalık romanı bir solukta okudum nerdeyse, Uzakdoğu’ya karşı çok ilgisiz biri olan beni bile çok çekti bu kitap. Ajanlık öyküsü bir sürü gizli haber alma örgütüyle harmanlanmış, farklı dillere, kültürlere karışmış, sürükleyici bir kitap. Amerikalı bir yazarı olduğunu düşünürsek, sağlam öz eleştiri içeriyor… Buyrun:
«Ama bak, Nikko. Amerikalılar tek bir ırk değil ki. Hattâ en temel kusurları da bu. Melez bir nesil onlar.» syf:110
«Biz kendimiz, binlerce yıllık saf kanımız, geleneklerimiz ve dikkatli yetiştirilişimize karşın böyle insaf ve insanlık dışı hareketler yaparken, yamalı kültürel geçmişi yüzyıllarla değil ancak on yıllarla sayılabilecek Amerikalılar ‘ı nasıl vahşetle suçlayabiliriz? Amerika halkı alt tarafı Avrupa’nın istenmeyenlerinden orada başarı sağlayamayanlarından oluşmuş bir halk» syf:110
«Sen onlardan adı anılmayacak bir ırk olarak söz ediyorsun. Onlar ırk değil. Bir kültür bile değil. Avrupa ziyafetinden kalan artıkların yeniden ısıtılıp sofraya konmuş hali onlar. Yalnızca bir teknoloji. Ahlak terine, onlarda uyulacak kurallar var. Bizde nitelik dikkate alınırken onlarda nicelik dikkate alınıyor. Bizim onur ve onursuzluk dediğimiz şeyin karşılığında onlar kazanma ve kaybetmeyi kullanıyorlar.» syf:111«Amerikalılar hayat standardını, yaşamın kalitesiyle karıştırıyorlardı. Fırsat eşitliğini örgütleşmiş beceriksizler ordusuyla, ataklığı cesaretle, sertliği erkeklikle, özgürlüğü serbestlikle, çok laf etmeyi canlılıkla, eğlenceli zevke karıştırdıkları gibi. »syf:142
«Çünkü bekâret Arapların gözünde çok önemliydi. Mukayeseden ödleri koptuğu için. Hakları da yok değildi tabii.» syf:145
«Bir diğeri ise Nicholai’nın karanlıkta görebilmesinde hiç şaşılacak bir şey olmadığını, onun zaten gün batımı yönünün adamı olduğunu söylemişti.»syf:205
«Özgürlüğüm zaten var. Siz herhalde serbestlikle ödeyeceksiniz?» syf:218
okudukça insanın meditasyon yapan bir katil olası gelmiyor mu peki?