Istanbul’ u özlemedim aslında mekan olarak… Bana yaşattırdığı duyguları özledim. Özellikle de lise zamanında. O zamanlar İstiklal’den aldığım keyif bambaşkaydı, bir keşif alanı, duygu silsileleri, arkadaş grubuyla özgürlüğünün tadını çıkarmak onca barda, sokakta ,kafede… Arkaplanda çalan şarkıları özledim bir de en çok… Yerlisi yabancısı… Tamally Maak, Her Şeyi Yak, Waltz of Butterfly, Cambaz, Hatırla Sevgili, Zor Yıllar, Anlamazdın … nedense bugün aklıma ‘Hele Bi Gel’ geldi, kimin şarkısı bilmiyordum bile, Pinhani’ninmiş böyle Türk Rock şarkıları hep bana Istanbul’u anımsatıyor. Ne bileyim, duman şarkıları, bu şarkı, yüksek sadakat filan…Yani şarkıların içindeki samimiyeti, duyguları sezinleyebiliyorum burdan da, ama onların çıkış yeri hep Istanbul burası değil…
neye özlem?
Özellikle de Türkçe şarkıları duydukça aklıma lise zamanı gittiğim onca festival geliyor, Yedi Kule Zindanlarındakilerden tutun da, Franco Fest, Alman Lisesi’nin festivalleri, Galatasaray Liseninkiler, tam bu bahar aylarının bitip yazın başladığı zamanlardaki İstiklal sıcaklığı Nevizade’nin dolup taşmasını. Daha reşit değilken gece 22:00-23:00 civarı Nevizade’de dolanırken aldığım keyif, sonra okulda üst dönemdekilerle rastlaşıp göz göze gelmemiz, birbirmize tanıdık olmuşluğumuzdan gözlerimizle veya kafayla verilen bir selam.. Esra geliyor sonra aklıma…O Saint Benoit’de 2001-2005 ben Sankt Georg’da 2002-20007… Kesişen yıllar, aradaki 500 metre. Onu sigarayla İstiklal’de yakalayışım, o kadar da karşıyken sigaraya, bende yarattığı şaşkınlık etkisi. Beni götürdüğü şu an ‘non-existing’ barlar, Mor ve Ötesi – daha popülerleşmemişken-, Beyaz Beyaz dibine dek beyaz, önce şaşkın dibine dek beyaz sonra?…. Ne gerçek benle beraberlik, ne bencil kendi kendine…Kemancı’ya gidelim diyip diyip gidemeyeşimiz, Alman Lisesi’ndeki Vega konserinden sonra 2-3 kadeh şarapla sarhoş olup Nevizade’de, şarkı söylerek eve dönüşümüz…Esra’nın o zamanlarki yarı Türk yarı Amerikalı erkek akadaşının Alman’da çalan müzik grubu. Orda, Sentenced-Cross my Heart n Hope to Die ‘yı dinlemem, yine onların Taylan adlı arkadaşlarına kaydettikleri ses ‘ mannak mannak mannak mannak Taylan’ … Esra da dahil lise zamanları kısacık saçlı olan kızların, üniversitede saçlarını nerdeyse bellerine kadar uzatmaları…Bugün aklımdan bunlar geçti..
Elbette üniversite zamanı da çok gittim İstiklal’e, mekan aynı mekan ama eski insanlar yok, herkes dört bir köşede,şu anda Simit Dünyası olan yerde Arby’s vardı en başta, Koska’nın olduğu yerde Schlotzky’s Deli…Ne bileyim, sürekli birileriyle karşılaşırdık İstiklal’de, tüm liseler çıkışta bize doğru gelirdi çünkü.Piyasa merkezi…
Kendimi demirbaşı gibi hissediyordum İstiklal’in, pembe yağmurluğum aynı renk pembe ayakkabılarımla, o kaosu özledim…