Daha ilk sayfalarında ambale ediyor beyninizi yazarın üslubu. O kadar yoğun bir tasvir ve anlatım var ki, akıp gidemiyor tam olarak. Anlatıcı sürekli olarak 3. bir kişiyle diyalog halindeymiş gibi kafasından geçen düşünceleri ve tasarladıklarını anlatıyor. Bazen dediğini o sırada yapıyor mu yoksa sadece kafasından mı geçti kestiremiyorsunuz. Kullandığı dil bakımından argo yoğunluğu ile sokak edebiyatı olarak nitelendirebiliriz. Farklı bir tat, farklı bir kafa
Kitaptan önce aynı isimli filmin adını duydum. İsmi oldukça ilgi çekiciydi benim için. İzlememe rağmen kitabı almaya itti beni. Bakalım filmi nasılmış?
“Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku,” dedim. Tırsmaya başlamıştım. Haklı olabilirdi.
“Evet,biraz sapık ve tek taraflı bir tutku,” dedi, arkasını dönüp gitti. s:20
Mesafeli bir yerden konuşuyordu. Oraya nasıl ve ne zaman gitmişti? Ben mi göndermiştim? Taksi mi tutmuştu? s:21