Bir sonraki kafa karıştırıcı unsur ise hikayenin sürekli bir geriye dönüş-ileriye atlamalarla beslenmesi. Bu atlamaları yaparken de aradaki çizgiler yeteri kadar ÅŸeffaf olmadığından bir anda kendinizi apayrı bir hikayede buluyorsunuz. Ve yine bu sapmalar kronolojik bir ÅŸekilde ilerlemediÄŸinden kafanızda tam oturtamıyorsunuz. Bu anlamda Katharina Blum’un ÇiÄŸnenmiÅŸ Onuru‘na benzettim diyebilirim. Zaman örgüsü karmakarışık ama aslında anlatılan tek günlük bir olay.
Kafanızda tik atarak ilerlediğiniz bir yapıda değil. Buna çok katmanlı anlatıma elverişli yorumu yapmış bir okuyucu.
Kitabın konusuna geçersek…
Sözde sadece iki çift ve onların Meksika’nın bir ÅŸehrinden diÄŸerine yaptıkları günübirlik bir gezi ama içinde kiÅŸilik çözümlemelerinden tutun da itiraflara, buram buram cinselliÄŸe, geçmiÅŸin acılarından tutun da birbirlerine olan tutumlarına ve içsel hesaplaÅŸmalara dolu dolu bir 448 sayfa okuyorsunuz. Kitap aynı zamanda Yahudi Soykırımı’na da göndermeler yapıyor. Her ne kadar mekan olarak Meksika’da geçiyor olsa da kitabın kahramanlarından Franz’ın Hitler’in toplama kamplarında mimar olarak çalışıyor olması ve diÄŸer bir kahramanı Elizabeth’in Yahudi olması da bu göndermeleri hayli etkiliyor.
“Sevgilisinden ayrıldığı zaman bir kadının dokunduÄŸu nesneler. YaÅŸamının bir daha görüp dokunamayacağı o bölümü; kendisinin olmadığı için de deÄŸer taşıyan bölümü.” s:123
“…birbirimizi körler gibi, gün sökümü karanlığında yakalıyorduk, yalnızca benim gövdem ve senin gövden oluyordu; birbirlerine yakın olmalarından derilerinin ılıklığından, sabahın soÄŸukluÄŸundan, artık karı koca oluÅŸumuzdan ve birlikte yaÅŸamamızdan baÅŸka hiçbir neden olmaksızın bir araya gelen ve birleÅŸen iki gövde” s:133.
“Yoksa, ahlakı zedeleyen her ÅŸeyin ÅŸiiri çoÄŸalttığını biliyor muydun?” s.158
“Çünkü her biri tüm yaÅŸamları boyunca zaten bir rol oynamaktaydılar. Bir rol daha üstlenmek gereÄŸinden fazla olurdu. “s:161
“Gerçekte, egemen olan kadınlardır. Bazen, Meksikalı kadınların macho, güçlü erkek mitini kendilerinin yarattıklarını düşünüyorum, sırf erkeklerini olup bitenler konusunda kandırmak, kendi deÄŸerlerini, burada gerçekten önemi olan tek deÄŸerleri bize zorla kabul ettiren kızlarına, karılarına, tüm yutucu kadınlara boyun eÄŸiÅŸlerini bir çeÅŸit dengelemek için…” s:179
“Birlikte çok ÅŸeyler yaÅŸadık. GeçmiÅŸ yetmez mi sürdürmek için…
-Hayır, yetmez. Yetmez,çünkü artık birbirimizi biliyoruz. Birbirinizi tanıdıkça daha çok sevdiÄŸiniz büyük bir yalandır. Gururlu ve budalaca bir yalan. İnsan bilinmeyeni sever. Henüz sahip olmadığını.” s:327
“What am I supposed to do?Give back your ring to me
And I will set you free:
Go with him” s:233
Okuması pek kolay deÄŸil ama Latin Amerika Edebiyatı seven biriyseniz kilometre taÅŸlarından biri olan Fuentes’i okumalısınız