Londra

Londra

  • August 18, 2023
  • |
  • Genel
  • |

(Kafamda çalan tını: How come every time you come around, My London London Bridge wanna go down like London London London)

Yıllardır ertelediÄŸim, vize formundaki aÅŸağılayıcı soruları yüzünden baÅŸvuru yapmaktan vazgeçtiÄŸim en sonunda AB vatandaşı olunca gittiÄŸim metropol! Bu geziye epey kalabalık katıldık. Bebekli aileler, 1 yaÅŸ civarı çocukla büyük ÅŸehir gezmek nasıl oluyor diye merak ediyorsanız, bu yazım tam size göre. Toplamda beÅŸ yetiÅŸkin bir bebek olmak üzere 7 gece Londra’da kaldık. Bu kadar kalabalık olunca Airbnb mantıklı geldi, Notting Hill Portobello Caddesi üzerinde yani epey de bir turistik yerde bir daire bulduk.

Londrada binalar ve koridorlar çok dar olabiliyor. İlk golü burdan yedik, benim bebek arabası daÄŸ bayır çayır gezdiÄŸimizden büyük, indir kaldır kur biraz yorucu. İlk günden sonra dışarı kanguru ile çıkmaya karar verdik çünkü maalesef ÅŸehir bebek dostu deÄŸil. Metroların hepsinde asansör yok, asansörü olan metrolarda tekerlekli sandalye logosu var görebiliyorsunuz. Metrolar ise bir derya in in in çık çık çık bir sürü merdiven, insanlar buggy ile bile helak oluyor. O yüzden epey bir anne otobüs kullanıyor ÅŸehirde…

Havaalanından Şehre Gidiş

İlk gün Heathrow’dan Notting Hill’e gideceÄŸiz, öğrendik ki Oyster karta bile gerek yok, temassız ödemesi olan herhangi bir kartı ödeme yöntemi olarak kullanabiliyorsunuz. Metrolarda hem giriÅŸ hem çıkışta basmak gerekiyor, otobüslerde ise sadece bir tek basıyorsunuz. GiriÅŸ ve çıkışlarda aynı kartı kullanmanız önemli yoksa çifte en yüksek tarif yazıyor. Avrupa havayolları buna THY da dahil olmak üzere Terminal 2’de yer alıyor.
İlk ipucu, bana kalırsa Heathrow Express‘e gerek yok, bu havaalanından Paddington’a giden bir hızlı tren, sözde 15 dk da gidiyor ama fiyatı tek yön £25. Birebir aynı hattı giden Elizabeth Line var fiyatı £12.80, 29dk sürüyor. GüzelliÄŸi ise bu fiyatı ödedikten sonra o gün baÅŸka toplu taşıma kullandığınızda 1-6 Zone içinde kalırsanız, vereceÄŸiniz maksimum meblaÄŸ  Â£14.90. Londra merkez zaten 1-2 Zone içinde kalıyor. Dönüşte de öğrendim ki çok daha ucuza bile gidebilirmiÅŸiz. Maalesef Google Maps genelde hep Heahtrow Express olan opsiyonları gösteriyor, o yüzden alternatifleri ilk geldiÄŸimizde görememiÅŸtim. Bu yüzden Londra’nın resmi ulaşım uygulamasını indirdim TFL (Android, Apple). Burada havaalanını girip seçeneklerden “national train” kullan tikini kaldırırsanız, size alternatif yolları gösteriyor, hem de fiyatlarıyla birlikte. Böylece dönüş yolunda sadece £3.85 Ã¶dedik hatta £2.10 opsiyonu bile var ÅŸimdi baktığım kadarıyla. Bu alternatifte de yine metro hatları kullanılıyor. Piccadily Line tüm terminallerden geçiyor.

Macera başlasın

Bu gezi bizim üçümüzün de (ben, Flo, İda) doğum günü haftasını kutlamak içindi. Kutlama yaptığımız yerlerden de bahsedeceğim.
İlk gün tüm gün yaÄŸmur çiseledi. MeÄŸer Londra’nın olayı ahmak ıslatanmış. Biz de bebek arabasıyla çıkmış bulunduk. Londra’da müzeler ücretsiz. Ve o gün herkesin British Museum‘a gidesi varmış. Sözde internetten yer ayırttık ama o kadar kabalıktı ki hiçbir iÅŸe yaramadı. Normalde bebek arabasıyla ya da bebekli olanlara öncelik var, ama kuyruk o kadar uzundu ki, ve biz bu bilgiyi bilmediÄŸimizden epey bekledik. Ayırttığım bileti gösterdiÄŸimde de yine de beklemek zorundasınız dedi kapıdaki görevli. Bazı müzelerde eÄŸer bilet ayırttıysanız bekleme kuyruÄŸu ayrı oluyor ve çok daha hızlı gidiyor. Müzeye gitmeden Fish & Chips yiyelim dedim ve Facebook Mide Lobisi Grubunda gördüğüm Poppies’e oturduk. Biz Soho ÅŸubesindeydik. Açıkçası pek bir özelliÄŸi yokmuÅŸ, sanırım her yerde benzer ÅŸeyler veriliyor. Farklı balık türleri var, ben en çok tercih edileni ısmarladım. O da Mezgit (Haddock)muÅŸ. Fiyatı tek porsiyon £17,5, büyük porsiyon £21.45. Tüm menüye buradan bakabilirsiniz.

British Museum

British Museum

Bununla ilgili detaylı ayrı bir yazıyı şuraya paylaşacağım. Dediğim gibi girmesi ve dolaşması en çok zorlandığımız müze bu oldu. Zaten kocaman, ne kadarını gezebildik bilmiyorum. Bir süre sonra, bebek arabası ile müzenin dar koridoları ve yüzlerce insandan ilallah ettik ve çıktık.
GiriÅŸte Süryani/Asur medeniyetine ait parçalar vardı. İlk dikkatimi çeken Berlin’deki Pergamon Museum yani Bergama Müzesi’ndeki kapıların çok benzerlerinin olmasıydı.

Müzenin en merak ettiÄŸim kısmı Mısır Koleksiyonu’ydu. Binlerce yıl öncesinden kalma cesetleri görünce insan bir tuhaf hissediyor.

Kaldığımız yer Notting Hill’e dönüşte bizi bir sürpriz bekliyordu. MeÄŸer Portobello Caddesi’nde George Orwell ömrünün bir kısmını geçirmiÅŸ. 1927 yılında buraya taşınmış.

Birimiz 7 diÄŸerimiz 9 AÄŸustos doÄŸumlu olunca orta yol 8 AÄŸustos günü bir caz klübüne gidelim demiÅŸtik. Pizza Express diye bir mekanda (gerçekten de pizzacı) “Frankly Sinatra” diye bir konser bulduk hoÅŸumuza gitti. Sam Furlonger & The Fraser Smith Quintet diye geçen gruptan epey keyif aldık. Pizzaları için aynı ÅŸeyi söyleyemeyeceÄŸiz.

Ertesi gün Abbey Road’a doÄŸru yol alıyoruz, bize biraz uzakta kalıyor ve uzun bir cadde. Tam adresine bakmayınca biraz yürümek zorunda kaldık, meÄŸer 3 numaraymış aklınızda olsun. İnanılmaz bir kalabalık fotoÄŸraf çektirme yarışında ve sorun ÅŸu ki bu yaya geçidi trafiÄŸe açık ve sürekli araba geliyor.

Buradan merkeze doğru ilerledik. Meğer ünlü Big Ben, meclis binasının bir parçasıymış. Metrodan çıkınca tüm heybetiyle yükseliyor

Westminister Abbey’e önceden bilet alamadığımız için hemen giremedik ertesi güne erteledik. Öyle bir doluluk. Westminster Palace yani parlamento sarayı da gezilebiliyor.

The National Gallery

Bu müze ile ilgili ayrıntılı yazım burada. Yine de burda dikkatimi çeken ana resimleri paylaşmak istedim. Olmazsa olmazlardan bir Caravaggio, bu seriyi ful gördüm artık sanırım.

Bu aşağıdaki at resmi uzaktan, içi doldurulmuş bir hayvan izlenimi veriyordu. Öyle gerçekçiydi.

Ivy Chelsea Garden

DoÄŸum günümü bu mekanda kutladık. Maalesef maksimum 8 kiÅŸilik rezervasyon kabul ettiklerinden İda’nınkini burada yapamadık.

Dönerken Kensington Bahçeleri içinden yürüyerek Kensington Sarayı’nı gördük ama gezmedik.

Üçüncü ful günümüze, Westminster Katedrali ile baÅŸladık. Bu katedral Bizans stili zaten görür görmez bir yakınlık hissediyorsunuz. Bizans olmasına raÄŸmen Katolik kilisesinin İngiltere de Galler’deki ana merkeziymiÅŸ herhangi bir ortodoksluk söz konusu deÄŸil.

Westminster Abbey

İnternetten bilet alarak girmeyi garantilediÄŸimiz ünlü Westminster Abbey. Bu sene taç takma töreni de olduÄŸu için epey bunun reklamı dönüyordu. İçeride Charles Dickens ya da Darwin gibi isimlerin mezarları bulunuyor. Ve elbette ki Elisabeth 1 ve Bloody Mary’nin. Yani babaları ortak VIII.Henry olan ama anneleri Anne Boleyn ve Aragonlu Catherine olan….

Buradan St. James parkına geçiyoruz. Pelikanlar göz dolduruyor. Ve kendimizi Piccadilly Circus’da buluyoruz. Bir nevi Londra’nın Times Square’i gibi. Dev ekranlar, keÅŸmekeÅŸ!

Hard Rock Cafe London (Original)

Londra’da iki adet Hard Rock Cafe var. Birisi Piccadily Circus da diÄŸeri ise buna 15 dk yürüme mesafesinde Hyde Park köşesinde kalan asıl yeri, yani the original. Kayınlarım rocker olduklarından soluÄŸu ikisinde de alıyoruz.

Buradan Buckingham Sarayı’na geçiyoruz. Yazları 10 hafta boyunca belli odaları turistlere açıkmış ama online biletler tüm AÄŸustos için bitmiÅŸ duruyordu. Girmeyi denemedik.

Tower of London

Burası en kapsamlı komplekslerden biri. Epey bir zaman alıyor hele ki bebekle :) Surlarla çevrili bir alan, ortasında ayrı kalesi, müzeleri, zindanları… Ben Tudors dizisini bitirdiÄŸim ve birçok Anne Boleyn kitabı okuduÄŸum için ben en çok onun izini sürdüm burada… 1078 yılında I. William tarafından yaptırılmış. Kullanım amaçları: kale, kraliyet sarayı, saray suçlularının tutulacağı bir tutuk evi, idam ve iÅŸkence merkezi, cephanelik, devlet hazinesi, hayvanat bahçesi, darphane ve gözlemevi. Anlayacağınız yok yok.

Tower of London

Aşağıdaki mavi plaka burada kellesi gidenleri listeliyor.

Tower Bridge

Tower Bridge ve Tower of London yan yana, zaten sarayın pencerelerinden manzara gözüküyor. Buranın en büyük olayı cam zemin üzerinde yürüme. Bu cam zemin £1Mio yatırımla yapılmış. Yürürken insanın içi bir hoş oluyor.

Bu hep yanındangeçtiğimiz bir pubdı. Londrada çok fazla çiçek kullanımı var her yerde bu şekil.

Victoria & Albert Museum

Burası da mimarisi muhteşem olan bir müzeydi. Detaylı yazım şurada olacak. Dışarıda avlusunda yazın çocuklar yüzüyorlar

13 AÄŸustos

Kızımın doÄŸum günüydü bugün, King’s Cross da bir mekan tutmuÅŸtum.

Harry Potter’ın plarformu görürüz dedim ama 1.5 saatlik bir bekleme sırası vardı. MaÄŸazasına girmeye de sıra vardı vazgeçtik. Anca kenardan foto çektim :)

Drake & Morgan diye bir mekan tutmuştuk. Burası kalabalık da rezervasyon yapabileceğiniz bir yer. 10 yetişkin 2 bebek, rahat sığdık. Lakin ilk olarak rezervasyonu Drinks diye yapmışım mekan pasta ayarlayamıyordu öyle olunca bir de onunla uğraştım pasta yaptırdım. Hummingbird Bakery diye bir mekan, kaldığımız yere 30 metre şubesi olunca rahat oldu. Rezervasyon drinks diye miydi anlamadım, hiç garson gelmedi. Tüm siparişleri tek tek giderek söylemek zorunda kaldık. Pasta da epey şekerliydi, böyle gökkuşağı pastaları merak ediyordum görmüş oldum.

221B Baker Street aka Sherlock Holmes Museum

Burada da Çinli kızlar onlarca fotoÄŸraf çektiriyordu. Aynı kız en az 3 kez foto çektirdi. DoÄŸum günü çıkışı bir göreyim bu Baker Street’i dedim, müze kapanmıştı. Metro çıkışında da heykel vardı.

Tate Britain

Son güne bir müze daha sığdırdık maalesef Tate Modern baÅŸka sefere kaldı. Sanırım herkes en çok bu müzeyi beÄŸendi bununla ilgili detaylı yazım burada. Tüm Britanya tarihine ışık tutan özellikle de kölelik durumlarına epey deÄŸinen bir koleksiyon var. Plantasyonlardan zengin olmuÅŸ ailelerin aile tabloları var bir sürü, epey enteresan. Ya da Karayipler’de eÄŸleniyormuÅŸ gibi yapan kölelerin tabloları.

Ophelia – Sir John Everett Millais, 1851-2

Elbette ki gidip bir Harrod’s ı da göreyim dedim, gurme kısmını ve kitapçısını beÄŸendim.

Bir de Covent Market’i gezdik Royal Opera House’un terasına çıktık. Manzaraya karşı bir ÅŸeyler içebiliyorsunuz.

Borough Market, Tate Modern gibi birçok ÅŸeye vakit yetmedi. Ama bu bizim kalabalık ve bebekli oluÅŸumuzdan kaynaklıydı. Güne 9’da baÅŸlayabiliyorsanız çok rahat her ÅŸeyi gezersiniz. London Pass’ler de günde üç aktiviteden fazla yapabilecekseniz mantıklı oluyor.

Written by EGe