Orijinal adı La plaça del Diamant olan bu kitap, SG Kitap Klübü’nde Ağustos ayı için benim seçeneklerim arasından seçildi. Kimbilir ne zaman yine favorilerime ekleyip de almışım duruyordu.
Barselona’ya onlarca kez gidip, bir sene de orda yaşamama rağmen Gracia mahallesindeki bu meydana hiç gitmedim sanırım. Yanından bile geçtiğimi sanmıyorum. Yazar küçükken o meydanda olan bir festivalden sonra orasıyla ilgili bir şeyler yazmak istemiş. Yazar demişken Mercè Rodoreda... Kendisini araştırırken biraz şaşkına döndüm çünkü dayısıyla evlendiğini keşfettim. Bunun için papalık onayı gerekiyormuş ve onu çıkartmışlar…
Katalanca yazdığı için annesinin de tavsiyesiyle kendi kendini İspanya’dan sürmüş. Birçok entelektüel Katalonya’yı terk etmek zorunda kalmış. Bununla ilgili Silvia Perez Cruz‘un da çok güzel yorumladığı bir şiir var. Naçizane çevirimle:
Bir başka çarpan kısım ise bebeklerine nasıl baktıkları. Ya da bakamadıkları? Bebek bağırıyor diye odaya kapatıp yatıyorlarmış? Ya da evlere temizliğe gitmek durumunda olan Natalia’nın bebekleri evde baş başa ve yalnız bırakarak çıkıp gitmesi, gidebilmesi. Belki başka çözümü yoktu ama yine de inanılmaz geliyor taze bir anne olarak bana :D Kocası ise Natalia’yı mı kandırıyor kendini mi kandırıyor belli değil. O hallerine bir de güvercin bakmaları beni benden aldı. Güvercinlerden para kazanacağız diye diye tüm bakımını karısına yıkan Quimet zaten bomba bir karakter. Natalia’nın saf kız modelinden acıların kadınına evrilmesini de detaylı bir şekilde görebiliyorsunuz… Bana kalırsa İç Savaş ile ilgili daha sağlam bir arkaplan verilebilirdi, biraz havada kalmış gibi hissettim. Sadece drama odaklanılmış…
Bu arada kitap filmleştirilmiş de, kendim izlemedim ama izlemek isterim : La plaça del Diamant