Kanatsız Kuşlar

Kanatsız Kuşlar

  • March 30, 2023
  • |
  • Genel
  • |

Louis de Bernieres’in kaleme aldığı bu kitabı yıllar önce almıştım, nerde görüp aldım hatırlamıyorum. Tek hatırladığım iÅŸ için birlikte çalıştığım Malta Mercedes distribütörü kızının adının Philothei olduÄŸunu, bu kitaptan esinlendiÄŸini söylemiÅŸti. Bu da epey merakımı kamçılamıştı ama baÅŸlamamıştım kitaba… Ta ki Sankt Georg Almanya Kitap Klübü’nde seçilinceye kadar :)

Atinalı Filothei
(Tanrının arkadaşı)

Yazarın mekan olarak esinlendiÄŸini köy Fethiye yakınlarındaki Kayaköy, ama romanda hayali bir mekan olan “Eskibahçe” olarak geçiyor. Terk edilmiÅŸ evlerin tepeden görünümü:

Hayalet Kayaköy

EkÅŸide birisi tercümanı eleÅŸtirmiÅŸ… Tercüman Bahar Öcal Düzgören, “Gavur“u “imansız“diye çevirdiÄŸi için ya da bazı küfürleri yumuÅŸattığı için, benim çok dikkatimi çekmedi hatta ben çeviriyi epey baÅŸarılı buldum, sanki Türkçe yazılmış bir roman gibi okudum. Kitap zaten epey Türkiye lehine yazılmış gibi, birçok tartışmalı konuyu biraz daha Türk perspektifinden bize daha yakın durarak vermiÅŸ. Bunlar Ermeni techiri/soykırımı, nüfus mübadeleleri gibi tartışmalı konular. (Vikipediye göre Yunanistan ve Türkiye arasındaki Mübadele ile 1.2 milyon Ortodoks Hristiyan Rum, Anadolu’dan Yunanistan’a; 500 bin Müslüman Türk de Yunanistan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmıştır.)

Kitap bana edebi anlamda çok bir katkıda bulundu diyemem ama bilmediÄŸim dünyalardan kapılar açtı…

Mesela Anadolu’daki Rumların Yunanca bilmediÄŸini bilmiyordum. Daha önce okuduÄŸum bu dönem romanları İstanbul’da geçiyordu ve Rumlar gayet Yunanca biliyordu hatta o dilde öğrenim görüyordu, Müslümanlardan da epey kopuktular. Örnek vermek gerekirse Yorgos Theotokas‘tan Leonis.

Kanatsız KuÅŸlarr’ın kapağında bir Atatürk görüyorsunuz, kitapta hikaye örgüsü Atatürk’ün yaÅŸamıyla da paralel akıyor ama biraz “Quel-alaka” kalıyor bana kalırsa. Yine de Atatürk hakkında da bilmediÄŸim dedikoduvari ÅŸeyler öğrenmiÅŸ oldum. Atatürk’ü epey isyankar, arlanmaz uslanmaz olarak anlatmış, doÄŸrudur, bu bakış açısı ilginç geldi.

Kitapta en ilgimi çeken nokta aÄŸa ile evli olan Tamara’nın kuzeniyle zina yaptığı gerekçesiyle köy ahalisince taÅŸlanması ondan sonra ölmemesi üzerine de İmam tarafından bir süre bakılması ve herkesin normal ve olması gereken kabul ettiÄŸi “geneleve” yollanmasıdır. Bir köyde genelev olması ayrı mevzu, imamın karısının bir kadını artık senin yerin burasıdır diye geneleve götürmesi ayrı mevzu. Tüm bu taÅŸlayanların da daha sonra aÄŸanın karısının tadına bakmak üzere geneleve uÄŸraması ise apayrı bir mevzu.

Tüm bu techirler, mübadeleler bana İspanya’da da gerçekleÅŸen bir sürgüne gönderme yapan Katalanca bir ÅŸiir/ÅŸarkıyı hatırlattı. Corrandes d’Exili. Åžarkı olarak Silvia Perez Cruz yorumluyor, ben de naçizane çevirmiÅŸtim burada bulabilirsiniz, memleketlerini terk etmek zorunda kalmış olan herkese gelsin:

Dikkatimi Çekenler

“Sizin ifa ettiÄŸiniz görevin hiç zevki yok. Onun yerine bir orospuya gidip gözlerimi kapayarak çiftleÅŸsem de olur. EvliliÄŸin, aylak aylak sırtından geçindiÄŸiniz kocayı ihmal etmek demek olmadığını bilmeniz gerekirdi” s:116

Terbiyeli ikiyüzlülüğü her zaman tercih ederim ki bu, hepimizin İngilizlerden rahatça öğrenebileceği bir şeydir de diyebilirim. s:287

Yunan harfleriyle Türkçe okuyup yazabildiğinizi bana söylediklerinde çok şaşırmış olduğumu söylemek zorundayım. Türklerin zeka yönünden son derece tembel olduklarına inanmaya alışmış olduğumdan, aranızdan hiç değilse birinin, hem beyin, hem de insiyatif sahibi olduğunu keşfetmek, ırkınızın geriliğini, doğal yetenek yoksulluğundan ziyade öğretim eksikliği ile açıklamak daha mı doğru olur diye fikir yürütmeme yol açtığından benim açından yararlı oldu. s:385

Frenklerle yaptıkları bu ticaret, çoğumuzun Rumlardan nefret etmesine yol açtı, çünkü çoğunun Osmanlı topraklarında yaşayan Rumlar olduğundan emindik. Rumlar herkesle ticaret yaparlar, analarının katiliyle bile. s: 395

Written by EGe