Posts written by: EGe

Emel once again

Emel once again

So one more time we welcomed Emel in Istanbul! It was my third concert of hers and enjoyed every minute of it. She has a very strong voice and a very caring heart! And guess what? She is coming back again in January @Cemal Reşit Rey and she told me she would sing "Bülbülüm Altın Kafeste" of Erkan Oğur. I…
Mashrou3 Leila

Mashrou3 Leila

Elbette ki ilk kez Lübnanlı arkadaşlarımdan duymuştum bu grubu, "Raksit Leila" isimli parçalarının klibini izlettirmişti Patricia... Yıl 2011... Lübnan'ın Arap müzik dünyasına kattığı alternatif bir grup olduğunu hemen anlamıştım. Grup üyelerinin yolları Beyrut Amerikan Üniversitesi'nde kesişiyor. Resimde soldan sağa:Hamed Sinno, Firas Abou Fakher , Carl Gerges, İbrahim Badr, Haig Papazyan. Şans eseri öğreniyorum ki Hamed (vokaller), Farah'ın kuzeniymiş! Farah Siraj 'ı hatırlarsanız röportaj…
A to the Brugge

A to the Brugge

İlk "In Bruges" filmiyle namını duyduğum bir yer olmuştu burası. Kim konusunu açacak olsa "oyy çok güzel" demeden geçmiyordu hiç. Ben de ayağımın tozuyla hemen yola çıktım, atladım trene geldim. Brüksel Merkez (böyle deyince komik oldu, Adana esprisini es geçiyorum) tren istasyonundan Brugge 1 saat 15 dk sürüyor. Eğer haftasonu gelmeyi tercih ederseniz: S ü r p r i z.…
Big in Japan, alright?

Big in Japan, alright?

Yarı iş yarı turistik olarak gittiğim Tokyo, ilk Uzakdoğu şehrim oldu. 11 saatlik bir uçuşun ardından Narita havaalanına vardık. Gitmeden önce yaptığım araştırmalar sonucu gezi boyunca kullanacağım wi-fi cihazıdır, şehir merkezine giden tren biletidir hepsini önceden aldığımdan tık tık işlemler halloldu. Tokyo’ya Gitmeden Önce Yapılsa İyi Olacaklar :) Japonya’da taşınabilir Wi-Fi cihazı kullanmak çok yaygın. Bir simcard satın almak yerine,…
Bru[X]ells

Bru[X]ells

Esra'nın düğünü şerefiyle ilk kez gittiğim Belçika'da düğün yeri olan Louvain-la-Neuve'de kaldım. Resmi nikah ve düğünün ardından ver elini Brüksel diyerek soluğu merkezde aldım. Brüksel ile ilgili genel duyduklarım: "sıkıcı, bir şey yok" olmasıydı, şahsen ben gayet beğendim, beğenmeyenleri Stuttgart'a davet ediyorum :P NedimelerleSelfieDamada yüzüğü takarkenPirinçler atılırkenMekan Grand Place Otelimin ana meydanın dibinde olması çok işime geldi diyebilirim. Brüksel'de her yer…
Doppler

Doppler

Bir iki sayfa okudum ve tamam, epey güzel bulacağım bir kitap başlıyor. İlk başta saçma bir konu gibi gelse de içindeki mizahı, entelektüelitesi ve alaycı duruşuyla kitabın kahramanı Doppler'e epey sempati besliyorsunuz. An elk is for life… not just for Christmas. Hayatı boyunca başarı peşinde koşmuş (okulda, işte, evlilikte) birinin babasının ölümü ardından bir bisiklet kazası geçirmesiyle hayata bakış açısının…
Malina

Malina

Avusturya Liseli olmama karşın biraz geç okuduğum bir yazar oldu Ingeborg Bachmann. Mezun olduktan sonra Avusturya Edebiyatı üzerinde özellikle bir ilgiyle okuma yaptığımı söyleyemem fakat "Erich Fried"'i keşfettiğimde çok mutlu olmuştum. Ingeborg Bachmann'ı Paul Celan mektuplarıyla tanımıştım. Okumamış olsam da kulak misafirliğim vardı. Bu sene içinde bu mektupları olmasa da çift dilli olarak "Letters to Felician"ı Almanca/İngilizce okuma şansım oldu. Mektuplardan…

Mona in Istanbul

You might remember Mona and how I met her personally back in 2014. She told me she might be visiting Istanbul soon or later and the time has come. Mona and the paroject she is in were invited to Jazz in Ramadan concerts. "Jon Balke and Friends" is the project she is in and it was the last concert of the…
Ellerin Zamanlarla Dolu

Ellerin Zamanlarla Dolu

Hayatına son veren şairler/yazarlar dizime Paul Celan ile devam ediyorum. Hem de ölüm yıl dönümünde anmış oluyorum çünkü cesedi kendisini bıraktığı Seine nehri sularından 1 Mayıs 1970'de bulunmuş. Asıl ismi  Paul Antschel olan yazar Avusturyalı olarak geçiyor fakat doğduğu yer olan Çernivtsi sırasıyla Avusturya-Macaristan, Romanya, SSBC ve günümüzde Ukrayna sınırları içinde yer alıyor. 1920 yılı olan doğum yılında ise Romanya'ya dahil gözüküyor. Antschel…
Erken Kaybedenler

Erken Kaybedenler

Açıkçası çok bir beklentiyle başlamadım bu kitaba. Roman mı öykü mü ne onu bile bilmiyordum elime alırken.  8 ayrı hikaye karşıladı beni, her birinde de aslında yaşı 13-14 olan ergen bir erkek çocuğu baş rollerde. Fakat sanırsınız 40-50 yaşlarında. Bazı öykülerde anca sonuna doğru anlıyorsunuz yaşını bazılarında ilk satırlardan ele veriyor kendini ama tamamen büyümüş de küçülmüş bir karakter mevcut…