Baştan Çıkarıcının Günlüğü

Baştan Çıkarıcının Günlüğü

  • June 23, 2023
  • |
  • Genel
  • |

Søren Aabye Kierkegaard

SG Kitap klübünün Haziran seçimiydi bu kitap. 19yy’da Danimarkalı teolog, filozof, şair Søren Aabye Kierkegaard tarafından kaleme alınmış. Epey iddialı ve tecrübeli bir gencin birisiyle iddiaya girmiş gibi bir kızı ayartmasını konu alıyor. İlk başlarda beni çok içine çekmemişti ama okudukça altını çizecek çok kısım buldum. Adam her şeyi planlıyor ve planı tıkırında gidiyor. Daha önce o kadar çok genç kızı manipüle etmiş ki, kendinden oldukça emin! Bütün bunları yaparken yazdığı mektuplarda mitolojiden, kutsal kitaplardan, Latinceden bir sürü atıf yapıyor; karşısındaki kız da gerçekten bu entelektüel seviyede mi diye soruyor insan. Kızı elde edinceye kadar türlü oyunlar oynuyor, hesaplar yapıyor, hedefe ulaşınca da oyunun tadı kalmıyor tabi… Bir başka dikkatimi çeken şey İskandinav ülkesi Danimarkadan böyle ihtiraslı bir aşk macerası çıkması. İnsan böyle hikayeleri daha çok Akdeniz ülkelerinden filan bekliyor.

Altını Çizdiklerim

Özenle tutulmuş bir günlüktü tamı tamına; onun hakkında daha önce bildiklerimden, yaşamının böylesine büyük bir yorumlama gereksinimi göstereceğini nasıl düşünemediysem, şu anda sahip olduğum anlayışın sonucu olarak da kitap başlığının büyük bir zevk ve anlayışla, kendisini ve durumu açıklayan gerçek estetik ve nesnel bir ustalıkla seçilmiş olduğunu yadsıyamıyorum. s:9

O, gerçeğin yetersiz, ya da en fazla geçici bir uyarıcı güç oluşturduğu exacerbatio cerebri’den muztaripti. Gerçek ona fazla ağır gelmiyordu, gerçeğin yükünü taşıyamayacak kadar zayıf değildi; hayır, çok güçlüydü, ama bu güç bir hastalıktı. s:10

Gehe
Verschmahe
Die Treue
Die Reue
Kommt nach. s:16
J.W. Goethe, Jery und Bâtely, Werke XI. 'Git öyleyse- sadakati küçümse. Ardından pişmanlık gelecektir.'

Durum elverişli. Adam gelmediği için memnunum; en iyi balıklar bulanık suda avlanır. Bir genç kız duygusal yönden altüst olduğunda, başka zaman şans getirmeyecek bir şeye başarıyla girişilebilir. s:26

O ânı öpücüklerle, sarılmalarla olgunlaşmamış beklentilerle (bunun için teşekkür borçlusun) berbat etmedik Cordelia’cığım. Ben tersini yapmaya çalışıyorum, daha derin bir yara açmak için geriyorum aşk yayını. Bir okçu gibi, yayın telini gevşetiyor, sonra yine geriyorum, şarkısını dinliyorum- marşımdır o benim – ama nişan almıyorum henüz, oku yaya bile takmadım daha. s:32

Genç kızlar oğlanlar için kullanılan anlamda gelişmezler; çünkü kızlar büyümez, doğarlar. Oğlan çocuğu doğrudan gelişmeye başlar ve bu uzun zaman alır; bir genç kızın doğması uzun zaman alır ama doğduğunda tam gelişmiş olur. Onun sınırsız zenginliği burada yatar; doğduğu anda tam gelişmiş durumdadır ama bu doğum anı geç gelir. Bu yüzden kızlar iki kez doğar, İkincisi evlendiği, daha doğrusu, doğmayı artık bıraktığı zamandır ki onun doğum anı budur. s:35

Bir kızı baştan çıkarmak ustalık değildir ama baştan çıkarmaya değer birisini bulmak büyük şans gerektirir – Aşkın birçok gizi vardır ve bu ilk vurulma da, ufak da olsa bir gizdir- buna dalan kişilerin çoğu ya bağlanır ya da başka türlü aptalca oyunların müptelası olurlar ve sonra her şey göz açıp kapayıncaya dek geçiverir ve neyi fethettiklerini ya da neyi yitirdiklerini bilmezler. s:38

Tam tersine bu fırsatları korkunç derecede boşa harcıyorum. Bana normalde saatlerce beklemeye malolacak bir karşılaşma gereksiz bir şeymiş gibi çöpe atılıyor. Onunla karşılaşmıyorum, yalnızca varlığının çevresine dokunarak teğet geçiyorum. s:44

Bayan Jansen’lere gittiğini bilsem, bazı özel gözlemler yapmak benim için önemli değilse eğer onunla aynı zamanda orada olmayı yeğlemiyorum. Bayan Jansen’lere biraz daha erken gitmeyi ve onunla karşılaşmamızın mümkünse, o eve girer ben de çıkarken kapıda, ya da ben basamaklarda aldırmaksızın hızla yanından geçerken olmasını yeğliyorum. Bu, onun çevresinde örülecek ilk ağdır. s:44

Eğer kişi açıklığa ve saydamlığa dayanamayacak kadar zayıfsa o zaman kapalılık uygulanır ve kız buna açıkça dayanabilir. Aşkta kendini teslimiyet ne denli fazlaysa, aşk o ölçüde ilginç hale gelir. Bu anlık zevk, fiziksel anlamda değilse de en azından tinsel anlamda, bir tecavüz olayıdır ve tecavüzde yalnızca hayali bir zevk vardır; çalınmış bir öpücük gibi, içinde özü olmayan bir şeydir. Hayır; bir kızı özgürlüğünü kazanması için tek bir şeyi, kendini teslim etmeyi gerçekleştirecek duruma getirdiğiniz, tüm mutluluğunun buna bağlı olduğunu hissettiği, boyun eğmek için nerdeyse yalvar dığı ama yine de özgür olduğu bu anda ilk kez zevk vardır, ama bu daima tinsel bir etkiye bağlıdır. s:45

Belli ki hiç âşık olmamış, bunu yapamayacak kadar özgür süzülen bir ruhu var; o, sevdiği birinin kollarında olmayı günü gelmeden çok önce kolayca düşleyebilen, teoride deneyimli bakirelerden biri hiç değildir. s:48

Kızlar beceriksiz erkekler hakkında genellikle çok acımasızca konuşur, ama yine de gizlice onlardan hoşlanırlar. Biraz utangaçlık daima genç kızın gururunu okşar, ona üstünlüğünü hissettirir, denetim altında bir değişimdir bu. s:50

İşte böyle geçiyor günler; Cordelia’yı görüyorum, ama onunla konuşmuyorum. Onun huzurunda halayla konuşuyorum. Bazen, geceleri, aşkıma hava aldırmak gelir içimden. s:55

Doğru mu görüyorum? Kız bir adamın koluna yapışıyor, demek ki nişanlı. Göster bana yavrum, yaşamın Noel ağacından ne tür bir hediye aldın? …Oho! Bu gerçekten çok ciddi bir nişanlıya benziyor. Bu kız nişanlılığın ilk aşamasında, yani adamı seviyor- bu kesinlikle mümkün ve kızın aşkı henüz adamın çevresinde geniş şekilde dalgalanıyor, hâlâ, pek çok şeyi gizleyecek bir aşk pelerinine sahip… Biraz daha es!.. s:60

Bırakın vasat baştan çıkarıcılar kullansın bu yöntemi! Bir şey başarabilirler mi? Kızı kuşatarak onun görmesini istemediği şeyleri gözünden kaçıramayan, kendini kızın duygularında şiirleştirerek her şeyin istediği gibi kızdan gelmesini sağlayamayan biri daima bir acemi olarak kalacaktır. s:70

Benim tüm bildiğim budur; ayrıca, alınabilecek zevklerin en yüce biçiminin sevilmek, dünyada her şeyden daha çok sevilmek olduğunu da biliyorum. Bir kızın ruhuna düş gibi süzülüp girmek bir sanattır, çıkmak ise bir başyapıt. s:70

Şimdi Cordelia ile ilk savaş başlıyor; bu savaşta ben tabanları yağlayıp kaçacağım ve böylece ona benim peşimde zafer kazanmayı öğreteceğim. Geri çekilmeyi sürdürüyorum ve bu geri hareketimle ona aşka ait tüm güçleri, tedirgin düşünceleri, ihtirası; özlemin, umudun ve sabırsız bekleyişin ne olduğunu bende tanımasını öğreteceğim. s:85

İlk savaş özgürlük savaşıdır, bir oyundur; İkincisi ise bir fetih savaşıdır, ölüm-kalım meselesidir. s:86

Bu kız mankafa bir sadık kocanın eline düşerse ona ne yararı olur bunun? Kıza ne olur o zaman? Hiçbir şey. Hayatta başarılı olmak için sadece dürüstlük yetmez, demişler; ben de diyorum ki, böyle bir kızı sevmek dürüstlükten başka bir şey gerektirir. O şeye ben sahibim: düzenbazlık. s:86

Genç kızların kendilerinden daima bir şeyler öğrenilebilecek, doğuştan öğretmenler olduklarını hiç aklımdan çıkarmayacağım – hiçbir şey öğrenmeseniz, nasıl kandırılacaklarını öğrenirsiniz- çünkü bu, en iyi -kızların kendilerinden öğrenilir. s:89

Aşk gizliliği sever –nişan bir gizin açıklanmasıdır; aşk sessizliği sever– nişan herkese duyurudur; aşk fısıldamayı sever- nişan yüksek sesli bir ilandır. s:90

Ressam, sevdiğinin resmini yapar, ona zevk verir bu; heykeltıraş da sevdiğini biçimlendirir. Benim yaptığım da budur, ancak tinsel anlamda. s:90

Sizin gelişinizi beklerken görünümü, artan bir güzellikle ateş gibi parıldıyor. Bundan, onun büyük bir hayal gücü olduğu sonucunu çıkarıyorum ve hayal gücü kadınların doğal makyajıdır. s:96

Nişan bağı çok yakında bozulacak. Bunu çözen odur ve çözülüşüyle beni daha da rahat büyüleyip büyülemeyeceğini görecek; tıpkı serbest bırakılmış saçların toplanmış saçlardan daha çok cezbedici olması gibi. s:128

Tanrı’nın Havva’yı yarattığında neden Adem’i derin bir uykuya daldırdığını açıklayabilir; çünkü kadın erkeğin düşüdür. s:132

Gerçi Kierkegaard burada orijinal terimi, kendi amacına uygun olarak insanoğlunun içinde ayrım yapmak için kullanmakta, buna göre kadın ancak erkeğin yardımıyla ‘dünyanın dışına çıkma’ olanağını bulmakta ve
bu, kadın olmanın ‘varolmak’, için yeterli olmadığı, ancak, (başkaları için) ‘olmak’la sınırlı kaldığı bir ‘varoluş kavramını ima etmektedir. s:133

Bir kız her şeyini verdiği anda zayıftır, her şeyini yitirmiştir; çünkü erkekte olumsuz bir unsur olan masumiyet kadının tüm değeridir. Artık direniş tümüyle olanaksızdır ve sevmek ancak bu varken güzeldir; bir kere yok oldu mu, aşk bir zayıflık ve alışkanlıktan öte gidemez. Onunla olan ilişkimin anımsatılmasını istemiyorum; o güzel kokusunu yitirdi ve bir kızın, vefasız sevgilisinin acısıyla güneş çiçeğine dönüştüğü günler geride kaldı. s:147

Written by EGe