Bu kitabı okunacaklar listeme almışım yıllar önce. Benim seçimim olarak Ekim ayında kitap klübümüzde okuyoruz. Ben önden bitirdim. Kitapla ilgili hiçbir fikrim yoktu başladım, ilginç tuhaf bir ön söz, üzerine ön söze ekleme bir ön söz. İlk ön sözü okurken tam bir şey anlamıyorsunuz yine de içinde ilginç tespitler var. Daha sonra kitapta geçen karakterlerden birinin bu ön sözü yazdığını anlıyorsunuz.

Yazar Basklı Miguel de Unamuno… Yazıldığı döneme göre bahsettiği konular ve olaylar beni epey etkiledi. Vejetaryanlıktan bile bahsettiği bir kısım vardı. Ya da pornografi… Asıl şaşırtan ise esperanto dili oldu, o kadar eski olduğunu bilmiyordum. Kulakları çınlasın Venezüelalı internet arkadaşım Efrain baya ilgiliydi bu dille onun sayesinde incelemiştim zamanında…
Sonra başıboş, çalışması gerekmeyen, birçoklarınca “aylak adam” olarak yaftalanan evin oğlu var, ailesi yok ama aileden zengin… Yine başıboş gezerken bi köpeği takip ederek kendi kendine oyun yaparken bir kıza kapılıyor ve hikaye böyle başlıyor… Sonralarında çeşitli tespitler, oyunlar, gazinoda arkadaşlarla muhabbetler…
Bu gazino arkadaşlarından birinin gerçekten çok enteresan bir hikayesi var. Karısı başka bir adamla kaçıyor. O da, karısının kaçtığı adamın karısını buluyor ve aralarında bir ilişki başlıyor. Derken, karısı kaçtığı adamdan bir çocuk yapıyor; bu sefer kendisi de diğer adamın karısından bir çocuk sahibi oluyor. İşin ilginç yanı, o adamın da önceden bir çocuğu varmış — böylece, kendi çocuğu, karısının kaçtığı adamın çocuğuna kardeş olmuş oluyor. Böylesine karmaşık bir hikayeyi bizdeki pembe dizilerde bile görmemiştim.
Ama iş burada bitmiyor. Hikâyenin baş kahramanının başına da benzer bir durum gelecek gibi oluyor ama gelmiyor yani geleyazıyor…
Sonlara doğru hikaye biraz twist yapıyor. Aaa mı derken, tekrar ters köşe yapıyor, baş kahraman, kitabın yazarıyla görüşmeye gidiyor. Evet evet yanlış duymadınız kendini oluşturan yazarla, pazarlık masasına oturmak istiyor. “Beni intihar ettirsene” diye… Aralarındaki münakaşadan sonra gerçekten de olay intiharla sonuçlanıyor. Bunun ardından sadık köpeği de bir klasiktir ki peşinden ölüyor…
Hayatımda hiç gerçeklerin böyle iç içe geçtiği bir kitap okumamıştım. Biz küçükken sonunu ya da gidişatı okuyanın belirleyebildiği kitaplar vardı onu anımsattı.“Bilmem ne olmasını istiyorsan sayfa 10 dan devam et” tadında, demek ki köklerini buradan alıyormuş. İşte bu yüzden de kitaba beş yıldızı çaktım. Bakalım klübümüzün diğer üyelerinden ne yorumlar gelecek.
Sadece bazen sis yerine duman da kullanılabilirdi dediğim kısımlar oldu. Türkçede “kafam dumanlı” gibi bir tabir var çünkü. Hatta arabesk-pop bir şarkı vardı “dağılmıyor içimdeki duman” diye onu hatırladım.
Etkilendiklerim
İnsanın cebinde bir anı defteri taşımasından daha iyi bir bellek eğitme sanatı olamaz. Cebinize sığanı kafanıza sokmayın! Tamamlamak için şunu eklemek gerekir:Kafanıza sığanı cebinize tıkmayın! s:4
Evlenmek çok kolay; ama evli kalmak o denli kolay değil. s:19
“bu genç kızı elde etmek ya da onun beni elde etmesi. Aynı şey. Aşkta yenme ya da yenilme, aynı şey. Yine de hayır!… Burada yenilmek, Eugenia’nın öteki erkek için beni terk etmesi demek. Öteki için, çünkü burada kuşkusuz başka bir erkek var. Öteki mi? Öteki kim? Yoksa ben öteki miyim? s:53
Büyük olasılıkla aşkla kıskançlık aynı anda doğuyor, aşkı ortaya koyan kıskançlıktır. Bir kadın bir adama ya da bir adam bir kadına ne denli çok aşık olursa olsun, bunun ayrımında olmazlar, aşık olduklarını kendilerine bile itiraf etmezler, yani adam ancak kadının başka bir adama baktığını görürse ya da kadın ancak erkeğin bir başka bir kadına baktığını görürse, birbirlerine gerçekten aşık olurlar. Dünyada bir tek erkek ve bir tek kadın olsaydı, çevrelerinde kimse olmasaydı, birbirlerine aşık olmaları olanaksız olurdu. s:113
Bir başkasının gömütü üzerine doğan ve büyüyen bir aşk daha da acıdır, tıpkı humuslu toprakla, yani bir başka bitkinin kokuşmasıyla beslenen bir bitki gibi. s:138
Bu kadar çocuk yapmamalıydın! – diye yanıt verdi Augusto kızarak. – Benim yerime sizi görmek isterdim,- dedi dilenci ve ekledi,- biz yoksullar, varsıllar için… çocuk yapmayalım da ne yapalım? s:142
Mağaza sahibi elindeki malları, fabrika sahibinden daha büyük bir kıskançlıkla korur. Kaynağın değil, kuyunun suyu korunmalı. s:151
Demek ki, ya iki kadından birisinden vazgeçmem gerekiyor ya da bir üçüncüsünü aramam. Herhalde bu psikolojik inceleme için bir üçüncü ve sonuncu işime yarayabilir. Karşılaştırma için tam ideal olan Liduvina. Öyleyse üç kadınım var: İmgelemime ve kafama hitap eden Eugenia, yüreğime hitap eden Rosario, mideme hitap eden Liduvina. Kafa, yürek ve mide başkalarının zeka, duygu ve istenç dedikleri, ruhun üç yetisi. Kafayla düşünülüyor, yürekle duyumsanıyor, mideyle seviliyor. s:155
İntihar edenlerin büyük çoğunluğu, başarısızlığa uğramış katillerdir; kendilerini öldürenler başkalarını öldürme yürekliliği olmayanlardır… s:203








Yazın kitaba dair merak uyandırdı bende. İlk fırsatta alacağım kitabı.
Ne mutlu bana :)