Okunacaklar listemdeydi, kimden nasıl ne zaman gelmiş bilmiyorum… Biraz karanlık bir kitap bu. Ankara – Kıbrıs sularında sürekli “flash-back”lerle gidip geliyor. Bir “veteran”, savaş gazisi?
Çocukluk bunalımlarının, yatılı okul maceralarının daha sonra da katılacağı savaşla ve öldüreceği insanların ağırlığı ile psikolojisi mahvolmuş birini anlatıyor kitap. Öyle ki, tüm bunlar cinselliğini farklı bir kalıba sokmuş durumda ve bu şekilde de talep edeni bol.
Çok fazla yan karakter olduğundan ve flashbacklerlerle süslendiğinden aralıklarla okuduğunuzda bir dakika ya o kimdi şu kimdi olabiliyorsunuz. 26 yaşındaki biri için ne kadar çok şey yaşamış diyor insan. Bu zamanda 26 yaşında bu kadar ilişki yaşamış bu kadar pişmiş, cinsel hayatı bu kadar renkli kaç kişi var acaba?
Etkilendiklerim
Birden anneleri kadar güzel olmayan kadınların o hiç bitmeyen çaresizliğini hatırlıyorum s:35
Göz göze geliyoruz, bakışlarında çirkinliğini başkalarının gözlerinde okumaya alışık bir ifade geziniyor s:113
“Vahşet, barbarlık, tanklar, toplar, uçaklar ve napalmler, diyorum. Hepsi siz Batılıların mirası insanlara Nasıl daha çok, nasıl daha iyi insan öldürülür, siz öğrettiniz bize…” s:189
ister hoşuma gittiğini, dilersen korkuya ve acıya bu kadar yakın olmanın beyi büyülediğini, hatta istersen parmaklarındaki eziyetin peşinde olduğumu düşün s:227
Eti yumuşak, ama sözleri çok yoğun ve çok ağır. s:227
Çünkü o iki sözcük bir vaatten öte verilebileceklerin ne kadar çok olduğunu hissetirmenin en iğrenç biçimlerinden biridir. s:268
Avuçlarımda kabaran tokadı pantolunma siliyorum. s:268