Pink Martini’nin de seslendirdiÄŸi gibi “una notte a Napoli”, Napoli’de sadece bir gün kalma fırsatım oldu. Yine de bu kısa vakitte elimden geldiÄŸince dolandım sokaklarında Napoli’nin. İlk olarak o ünlü pizzasıyla baÅŸlayacağım malum boÄŸazıma biraz düşkün biriyim. Biraz araÅŸtırınca ilk pizzacı olan Da Michele‘i buluyorum ve hemen oraya yollanıyoruz.

Mart sonu gitmemize karşın yine de kuyruk var, içeriden numara aldıktan sonra 15 dk sürüyor oturabilmemiz. Lokaller ve turistler iç içe sıkış sıkış oturduÄŸumuz yerde sipariÅŸimizi veriyoruz. Zaten sadece iki çeÅŸit pizza var. Margarita (Mozarella) ve Marinera (Peynirsiz) isterseniz double Mozeralla diye bir versiyon da mevcut. Fiyatlar 4-5 euro arası istediÄŸiniz pizza boyutuna göre deÄŸiÅŸiyor. Napoli pizzası çıtır olmuyormuÅŸ olayı hamurundan çok üstüne konan malzemede. İnanılmaz kaliteli bir domates kullanılıyor. Domatesin suyu, kullanılan zeytinyağı ve mozeralla hep beraber bir lezzet cümbüşü yaratıyorlar. Beraber masayı paylaÅŸtığımız İtalyanlar buranın bir diÄŸer rakibinin de Sorbillo olduÄŸunu ama kendilerinin Michele’i tercih ettiklerini söylediler.

Daha sonra “San Gregorio Armeno” sokağına doÄŸru yol alıyoruz. Zamanında Bizans’tan kaçan rahibeler gelmiÅŸ buraya bir manastır kurmuÅŸ. Åžu anda sokakta renk renk biblolar, dini figürler, maskeler olan dükkanlar var.
Åžehrin sembolü olan “acı biber” temalı takılar ve süsler her yeri kaplıyor. İçimden bastıramadığım bir Bendeniz sesi yükseliyor:Â
“Bal döken diline kırmızı biberi sürmedim ama sürerim bu defa” diyerek.
Bendeniz

Sokağı bitirince Napoli yer altına açılan 40 metre derinlikte 400 kilometre büyüklüğündeki Sotterranea‘yı gezmeye karar veriyoruz. Rehberle gezilen bu yeraltı tünelleri 2400 yıllık. Romalılar baÅŸlamışlar giderek geniÅŸleyerek günümüze gelmiÅŸ. İkinci dünya savaşında ise uzun süre hatta yıllarca sığınak olarak kullanılmış. Istanbul’daki Yerebatan Sarnıcı’na benzeyen tarafları da yok deÄŸil. Çok dar yollardan geçerek bir Roma hamamına bile ulaşıyoruz. Bu turu tamamladıktan sonra antik Roma tiyatrosu kalıntılarına gidiyoruz. Üzerinde artık evler olan tiyatronun tümünü hayal edebilmek bile çok zor. Rehberin dediÄŸine göre Pompeii’dekinin büyüklüğündeymiÅŸ.
Sonrasında denize doÄŸru yürüyoruz. Denize nazır kaleleri olan bir ÅŸehir Napoli. Kaleler “Castel Nuovo” yani “Yeni Kale” ve “Castel dell’Ovo” yani “Yumurta Kale” olarak geçiyor. İki kale de orta çaÄŸ kaleleri ve oldukça ihtiÅŸamlılar.

Sabah ÅŸehrin ünlü pastanelerinden Sfogliatelle Attanasio‘yu ziyaret ediyoruz. Kasadan fiÅŸ alıp sıraya giriyoruz. Bu pastane Napoli’nin adı üstünde ünlü Sfogliatellesini yapıyor. İçinde ricotta bulunuyor, iki versiyonu olduÄŸunu öğreniyorum: çıtır ve yumuÅŸak. Çıtır olanı afiyetle mideye indiriyorum. Kat kat milföyümsü bir dokusu var. Bir tane de yaban çilekli bir tatlı patlatıyorum sıra Pompeii’de :)
Yaban çilekli tart Sol çıtır Sfogliatelle, sağ yumuşak
Pompeii
Araba kiralayarak çıktığımız yolda ilk durak Pompeii. Antik kent çevresinde otoparklar mevcut. Saati 3 euro ama biz bir beş saat kadar geçirdiğimizden 15 euro ödedik. Otoparkın yanındaki restoranda öğle yemeği yerseniz otopark ücreti ödemiyorsunuz. Pompeii oldukça büyük, biz rehbersiz gittiğimizden biraz yayıla yayıl gezdik ve hepsini bitiremedik bile.
Pompeii, milattan sonra 79 yılında Vezüv yanardağının patlamasıyla yok olan bir Roma ÅŸehri. Yirmi bin kiÅŸinin kısa bir sürede küle dönüşmesinin dramı ayrıca da. Günümüze kadar oldukça iyi bir ÅŸekilde korunabilmiÅŸ birkaç odası hala mevcut. Gezerken insanların evlerine, mozaiklerine, sütunlara, amfi tiyatroya hayran kalıyorsunuz. İçerde bir de duvarlarında hala erotik resimler bulunan bir genelev mevcut. Liman ÅŸehri olan Pompeii’nin genelevi birçok denizciyi de misafir ediyormuÅŸ. Ufacık odalarda taÅŸtan yataklar!
Venüs Amfitiyatro Forum
En korunaklı odanın bulunduÄŸu Vila de Misteri’ye biraz yürümek gerekiyor ayrıca ünlü köpek mozaiÄŸinin bulunduÄŸu Homeric evi de görülmeye deÄŸer. Bu köpek mozaiÄŸi altında “Cave Canem” yazıyor, Türkçe’de “Dikkat! Köpek var” ‘a tekabül eden bir uyarı bu. Bu mozaiÄŸi hediyelik eÅŸya olarak da, bölgedeki bazı turistik yerlerde bir dekor olarak da gördük sonralarında. Ben farklı köpek mozaiÄŸi çekmiÅŸim o ayrı :)
Villa Misteri Köpek Mozaiği

Sorrento
Pompeii’den çıkışta dev limonları görüp Sorrento’ya yol alıyoruz. KuÅŸ bakışı kısa bir mesafe olarak gözükse de yollar çok virajlı olduÄŸundan vakit alıyor. Falezleri gördükçe Antlaya izlenimi alıyorum. Sorrento’ya daracık bir yoldan geliyoruz, otelimizin giriÅŸ kapısı direkt yolun üzerinde. Buralarda park yeri bulmak çölde serap görmek gibi, neyse ki otelin park yeri mevcut.

Åžehir merkezinin biraz daha ilerisinde olan büyük limana yürüyoruz. Sorrento’da büyük ve küçük olmak üzere iki liman var. Marina Grande ve Marina Piccola. Feribotlar küçük limandan kalkıyor. Büyük limana ulaÅŸmak için biraz yürünüyor, merdiven çıkılıyor iniliyor derken mükemmel bir manzara beliriyor. Kıyıdaki restoranlardan not aldığımıa Trattoria da Emilia‘ya oturuyoruz. Konum olarak bizi oldukça tatmin ediyor
Arkada Vezüv
Domates ve peynirli ravioli (Ravioli capresi), Mozeralla ve Domates Salatası (Insalata Caprese), Karışık balık ve deniz ürünleri (pesce del golfo paranza), kızarmış sardalya(alici fritte) ve ev şarabı sipariş veriyoruz.
Caprese Balık & Deniz Mahsülleri Ravioli
Otele geri dönerken girdiğimiz bir kilisede paskalya geçit törenlerinin yarın başlayacağını okuyoruz. Capri adasından döndükten sonra neden olmasın?

Capri
Capri adasına kalkan feribotlar fiyat ve süre olarak çeÅŸitli. Biz gidiÅŸ geliÅŸ bir kiÅŸi 38 euro’ya hızlı feribot bileti buluyoruz. 20 dakika süreceÄŸi yazsa da en az 30 dakika sürüyor yolculuk. Capri limana varınca burası Marina Grande oluyor, normalde adanın göz bebeÄŸi olan fünikülere binmek elzem fakat bizim ÅŸansımıza o gün çalışmıyor. Yerine konan yedek otobüste aşırı sıra olduÄŸunu görünce bileti yakıp tırmanıyoruz.
Marina Grande Limon Bahçeleri
2018 Nisan ayı itibariyle tüm biletler 2 euro ve füniküler biletini adadaki diğer otobüsler için kullanamıyorsunuz.
20-25 dakika sürüyor bu tırmanış, tırmanırken bir sürü ev, limon bahçeleri görüyorsunuz içiniz açılıyor. Vardığınız yer müthiÅŸ manzaralı bir meydan: La Piazzetta. Bir sürü lüks markanın olduÄŸu maÄŸazaların arasından geçiyoruz. Daha sezon yeni yeni baÅŸladığından bazıları hala tadilatta. Buradan Marina Piccolo’ya yürüyerek ünlü bahçeleri görelim diyoruz.

Giardini Di Augusto olarak geçen bahçelere 1 euro ile girebiliyorsunuz. Bu bahçelerden Capri’nin meÅŸhur kayalıkları “Faraglioni” yi görmek mümkün. Burada enfes pozlar çekebilirsiniz.
Augusto Bahçeleri Faraglioni
Bahçelerin yanında zikzaklı bir patika bulunuyor. Burası Via Krupp fakat biz ordayken giriş kapalıydı.

Bahçeden çıkınca gözüme hoş bir kilise çarpıyor. Certosa Di San Giacomo manastırının ücretli kısmına girmiyoruz ama içeride bulunan kütüphanesine bir göz atıyoruz.

Çıkışta önümüze bir parfüm dükkanı çıkıyor. Carthusia bir Capri koku markası ve deneyebildiÄŸim kadarıyla epey güzel parfümleri var. Ayrıca markanın logosunu da çok seviyorum. Biraz Starbucks’ı da andırıyor.

Adanın bir diÄŸer bölgesi olan Anacapri’ye gitmek için otobüse biniyoruz. 10 küsür dakikalık bir yolculuktan sonra Anacapri sokaklarında buluyoruz kendimizi. Endülüs misali Casa Rossa, dikkatimizi çekiyor. İrlanda asıllı bir Amerikalı asker tarafından villa olarak kullanılan ev ÅŸu anda müze olarak hizmet veriyor.
Ben yine bir restoran bulma peÅŸinde olduÄŸumdan 2-3 km yürüyoruz. Artık tam pes edecekken bir düzlüğe çıkıp yürüyerek Da Gelsomina alla Migliara ‘ya ulaşıyoruz. Neyse ki dönüş yolu için Anacapri’ye ücretsiz bırakma hizmetleri mevcutmuÅŸ. Burası yine ful deniz manzaralı, bahçesindeki üzümlerden ev ÅŸarabı içebileceÄŸiniz bir yer. Burada biodinamik ev ÅŸaraplarının yanında  Spaghetti con le vongole ve Steak ısmarlıyoruz.

Capri’den ayrılmadan evvel Villa San Michele‘i görelim diyoruz. Zamanında İsveçli doktor Axel Munthe ile veliaht Prenses Viktorya’nın da aÅŸk yaÅŸadığı bir yer burası (Kraliçe olduktan sonra bile).

Güzel dekorasyon güzel bir bahçe nefes kesen manzara. Burası pas geçilmemesi gereken bir yer.
Geri dönüş yolunda çevredeki maÄŸazalarda bu biblolar ve süsler dikkatimi çekiyor. Korsika’nın bayrağı çaÄŸrışımı yapıyorum nedense… Sardunya bayrağı da benzermiÅŸ.
Feribotumuzu yakalamak için Anacapri’de otobüs bekliyoruz lakin yazan saatinde gelmiyor. Gelen minibüs de dolu olunca el mecbur sırada bizim durumumuzda olan baÅŸkalarıyla anlaşıp taksiye biniyoruz. Böyle böyle epey bilet yakmak zorunda kaldık. Anacapri – Grand Marina arası 6 kiÅŸi, kiÅŸi başı 5 euro gibi ödeyerek feribota yetiÅŸtik.
Ana karaya vardığımızda paskalya geçit töreninin baÅŸlangıcına yetiÅŸiyoruz. Zamanında Ku Klax Klan‘in baz aldığı benim ilk kez 2012’de Endülüs‘te gördüğüm bir tören bu. Akdeniz ülkelerinin güneyleri demek ki hep kutluyor bunu.

Sorrento’dan dönmeden Raki isimli dondurmacıya uÄŸruyoruz. Çok orijinal lezzetler var. FesleÄŸenli ananas gibi! Ya da dolmalık fıstık ve karamelli mascarpone gibi! Defne, badem ve incirli gibi! Limoncello de Sorrento da aldıktan sonra içim rahat rahat Amalfi kıyılarına gidebiliriz!
Pingback: Boydan boya Amalfi Kıyıları | egecita
Güzel bir üslubunuz var ve gezmeyi biliyorsunuz! Yazınızı beğendim ancak küçük bir tavsiyede bulunmak isterim. Güzel yerlerin fotoğraflarını daha üst düzey bir fotoğraf makinesi kullanarak çekmeyi düşünebilirsiniz. İyi tatiller!
TeÅŸekkür ederim. Valla ne yalan söyleyeyim akıllı telefonlar çıktı mertlik bozuldu. Eskiden en azından dijital kamera kullanıyordum ama… TeÅŸekkür ederim güzel geri bildiriminiz için.