Çürümenin Kitabı

Çürümenin Kitabı

  • August 24, 2021
  • |
  • Genel
  • |

Emil Cioran tarafından Fransızca kaleme alınmış bir kitap, kendisi ama Rumen… Yani sonradan edindiÄŸi bir dilde yazmış bu kitabı. YavaÅŸ ilerse de keyif alarak okuduÄŸum bir eser oldu. Birçok konuya çok radikal ve keskin duruÅŸ sergiliyor. Onun bakış açısından farklı durumların yorumlanmasını epey sevdim.

Karmaşık anlatımlarla dolu gelse bile kitabı orijinal dilinde Esra’ya da hediye ettim, “Précis de décomposition”… Nerdeyse her sayfasının altını çizdiÄŸim bir eserdi.

Altını Çizdiklerim

İçindeki kurgu ihtiyacı, mitoloji ihtiyacı, apaçık gerçeğin ve gülünçlüğün üstesinden gelir.

Bir tanrıyı yakışıksızca seven kişi, başkalarını da onu sevmeye zorlar, buna razı olmazlarsa onları yok etmeye hazırdır. Hiçbir hoşgörüsüzlük, ideolojik taviz vermezlik veya din yayıcılığı yoktur ki, şevkin hayvani temelini açığa vurmasın. s:9

Bir Pyrrhon’un yanında kendimi bir Aziz Paulus’un yanında olduÄŸundan daha güvende hissederim, nüktedan bir bilgeliÄŸin, zincirinden boÅŸanmış bir azizlikten daha yumuÅŸak olması nedeniyle… s:11

Bir inanç için acı çekmiş olandan daha tehlikeli varlık yoktur.

BaÅŸkalarının iÅŸlerine hiç karışmadığı zaman kiÅŸi kendi iÅŸleri için o kadar endiÅŸe duyar ki, kendi “benliÄŸi”ni bir dine çevirir, ya da tersten havarilik yaparak “benliÄŸi”ni yok eder. s:12

yani ideal bir ÅŸekilde normal insan içindeki hiçlik’ten baÅŸka hiçbir ÅŸeye tutunmamalıdır.

AÅŸk – iki tükürüğün karşılaÅŸması... Bütün duygular mutlaklarını salgı bezlerinin sefilliÄŸinden alırlar s:13

Yunan ve Fransız uygarlıkları dışında, ÅŸakacı bir zihin açıklığıyla ÅŸeylerdeki zarif hiçliÄŸin gösterisi sunan bir uygarlık biliyor muyuz? Alkibiades’in dönemi ile on sekizinci yüzyıl Fransası iki teselli kaynağıdır.

Hiç kimse havailiğe hemen ulaşamaz. O bir ayrıcalık ve bir sanattır, her tür kesinliğin imkansız olduğunun farkına varan ve kesinliklerden tiksinen kimselerdeki yüzeysellik arayışıdır, doğal bir şekilde dipsiz oldukları için hiçbir yere götüremeyecek uçurumlardan uzağa kaçışır.

Böylece havilik, olduğumuz gibi olma derdine karşı en etkili panzehir haline gelir. s:15

Günlere tutunuruz, çünkü ölme arzusu fazla mantıksaldır.s:17

Her birimiz, yalnızlığa karşı işlenen günah, yani insanlarla alışveriş tarafından yozlaştırılmaya yazgılı bir saflık dozuyla doğarız.

…yabancıların terleriyle temas ederek kendimizi kirletiriz; tiksintiye aç ve vebaya hayran bir halde, toplu çirkefin içine gırtlağımıza kadar gömülürüz. Kutsal suyla dolu ummanları düşlediÄŸimizde de, artık oraya dalmak için çok geç kalmışızdır, iliÄŸimize kemiÄŸimize kadar kokuÅŸmuÅŸ olmamız o ummana dalıp boÄŸulmamızı engeller. Dünya yalnızlığımızı bozmuÅŸtur; ötekilerin üzerimizde bıraktığı izler silinmez bir hale gelir…

Ötekilerle görüşmemiz de, kendimizi boşluğa doğru bir yarış içinde hep birlikte alçaltmak içindir. s:24

Ötekiler adına konuşan kişi ise daima bir sahtekardır.

…”Ben” demenin sorumluluÄŸunu sadece ÅŸair üstlenir; sadece o, kendi adına konuÅŸur, sadece onun buna hakkı vardır s:25

ama hiç değilse hayatı, olduğu hal içinde sürdürür; Bir intihar etmeme hali. s:26

Bizzat Tanrı, sadece kendine eklenen sıfatlarla yaşar, ilahiyatın varoluş nedeni budur. s:27

İnsan, kendini Åžeytan’da çok fazla bulduÄŸu için O’na tapamaz; ondan bilerek nefret eder, kendinden yüz çevirir. s:29

Kendimizinki hariç her acı, bize meşru ya da gülünçlük derecesinde anlaşılır görünür.

Fakat yalnız da kendimizin matemini tutarız.

Ve geçmiş üzüntülerimizin tamamını mevcudunda bulunduran, mucizevi bir şekilde güncel bir hafızamız olsaydı, böyle bir yükün altında çökerdik. Hayat, ancak muhayyilemizin ve hafızamızın zayıflıklarıyla mümkündür. s:34

Bütün varlıklar mutsuzdur, ama ne kadarı unu bilir? s:37

Zihnin dışında dolaşıp dururken başımız sıkıştığında, kaç defa “Sehsuchtların, yearninglerin, saudadelerin gölgesine girmiÅŸizdir, aşırı olgun yürekler için açmış o sesli meyvelerin gölgesine!

Bu kadar farklı halkın nostaljiye aynı tarzda hissetmesi düşünülebilir mi? s:38

İntiharın mümkün olduğu tesellisi, soluksuz kaldığımız o mekanı sonsuz bir alana çevirir.

Dinlerin kendi elimizle ölmeyi yasaklamalarının nedeni, bunda, tapınakları ve tanrıları aşağılayan bir itaatsizlik örneği görmeleridir. s:45

Her varlık bir başka varlığın can çekişmesiyle beslenir. s:47

nihayet edepsizlik ya da trajedi düzeyinde samimi olsaydık, yeraltı dünyalarımız okyanuslar dolusu kin kusardı, bu okyanuslarda kaybolmak şeref payemiz olurdu. s:49

Vardım, varım ya da olacağım, dilbilgisinin sorunudur bu, varoluşun değil. s:62

O, bireysellik vasfını azgınlığa vardırır. Bu anlamda Yahuda Hristiyanlık tarihindeki en yalnız varlıktır; ama asla yalnızlık tarihindeki deÄŸil…. s:65

Metafizik hainlere karşı, selameti reddeden Budalar’a karşı bi yargı usulü yoktur, onlar sadece kendi hayatlarına ihanet etmiÅŸlerdir.

Buda ruhlu bir Yahuda... s:66

Kendine tapmayan kişi daha doğmamıştır. Yaşayan her şey kendisini çok sever, hayatın derinlikleriyle yüzeyini kasıp kavuran dehşet başka türlü nereden gelirdi ki? Herkese göre evrendeki tek sabit nokta kendisidir. s:69

…zamanın efendisi ve salgı bezlerinin bağımlısı kaypak münzeviler gibi iÅŸtahımıza boyun eÄŸmiÅŸiz… Arzularımızın her biri dünyayı yeniden yaratır, düşüncelerimizin her biri de yok eder. s:80

...zira adına acı çekilmiş her saçmalık, yasallığa dönüşerek yozlaşır, tıpkı her şehidin sorunun yasa bentlerine, takvimin yavanlıklarına ya da sokak adlarına varması gibi. s:85

Ağzı laf yapmayan fatihin vay haline! İsa bile, iki bin yıldır dolaylı bir biçimde diktatörlük yapmasına rağmen, müminlerin ve aleytarlarının hafızasında, onca ustalıkla sahnelediği yaşamına serpiştirilmiş paradoks kırıntılarıyla iz bırakmıştır. s:88a

ticari bir tasayla, initililerini esirgemez.. s:89

Yalanlar hiyerarÅŸisinde hayat en ön yeri iÅŸgal ediyorsa, hemen ondan sonra, yalan içinde yalan olan aÅŸk gelir. Melez konumumuzun ifadesidir, etrafında topladığı mutluluk ve ıstırap gereçleri sayesinde, kendimize baÅŸkasında bir vekil buluruz. Bir çift göz hangi yurtturmacağıla yalnızlığımıza sırt çevirir bize?… AÅŸk bilgiyi rehavere sokar, aniden uyanan bilgi aÅŸkı öldürür s:96

Kıllarını yitiren ve onların yerine ideallerini koyan goril, eldiven takan, tanrılar uyduran, yüzünü gitgide daha çok buruÅŸturan ve göğe tapan goril… böyle bir düşüş karşısında tabiat kimbilir ne acılar çekmiÅŸtir, daha da çekecektir. s:97

Eser bittiği için, insan yok olacak kadar olgunlaşmıştır artık: Hırıltısını daha kaç yüzyılın üzerine yayacaktır? s:104

Cinsel ya da ruhsal bir anormallik taşıdığından hiç kuÅŸkulanamayacağımız saf diÅŸi, içsel olarak bir hayvandan daha boÅŸtur, el deÄŸmemiÅŸ erkek ise “sersemliÄŸin” tanımını tüketir s:107

Her nesil kendinden önceki neslin cellatlarına anıtlar diker… İnsanlık sadece kendini telef edene tapmıştır… Artık tecavüz istemeyen bir ulus tam bir gerileme içindedir, tecavüz sayısıyla açığa vurur içgüdülerini geleceÄŸini s:112

En mütevazısı bile, otorite düşkünü hayata geçirebilmek için daima bir arkadaş ya da refika bulacaktır. İtaat eden sırası geldiğinde kendine itaat ettirir. Kurbanken cllat olur, herkesin en yüksek arzusudur bu. s:117

bilinçli yemek yeme eylemi, bir aşırı incelik olgusudur, barbar ise beslenir s:120

İştahını köreltmiş olan ve kayıtsızlığın sınır biçimine yaklaşan kişi artık kendini sürdürmek istemez s:133

Benim gözümde bir ölümlünün üstlenebileceği en yüce kariyer, bir azizenin sekreteri olmaktı. s:136

Gözlerinin renginin ne olduÄŸunu ve boyunun ölçülerini bilmeyi, bundan söz edebilmek için, aşırı arzuluyordum. Bunu öğrenme liyakatine hiç eriÅŸemedim… Gözlerinin rengi.. Kadın azizliÄŸin iffetsizlikleri! Cinsiyetin boÅŸboÄŸazlığını semaya kadar taşımak, ilahı maceranın berisinde kalmış herkesi – özellikle de kadınları- teselli ve telafi edici bir mahiyettedir. s:138

Tanrı’nın kendi ülkelerinde tanrıtanımazlığı yaygınlaÅŸtırılması da ortadan yok olmama içindir. Tanrı tek gözlü bir ejder olsaydı, İspanya onun gözü olurdu s:139

Müzik sadece Beethoven’dan beri insanlara hitap etmektedir: 157

Bununla birlikte dünyaya çocuk getirme aptallıklarının ateşli taraftarları olan bizler, sürüyle birlikte yürürüz. s:160

Her ÅŸeytiniz affedilir, yeter ki bir mesleÄŸiniz, isminizin bir alt baÅŸlığı, yokluÄŸunuz üzerine bir damga olsun. “Hiçbir ÅŸey yapmak istemiyorum” diye bağırma cüreti kimsede yoktur.İtaat etme imkanlarını çoÄŸaltmak, özgürlüğünden feragat etmek, içindeki serseriyi öldürmek s:162

Kelime fuhuşu, onun aşaılıklaşmasının en görünür belirtisidir, artık ne eldeğmemiş bir sözcük vardır, ne de saf bi dillendirme, hatta anlamlandırılan şeyler de tahil, tekrarlana tekrarlana değer kaybeder her şey. s:164

Kilise Engizisyon aracılığıyla hala büyük bir hayat dolulukta olduğunu ispat etmiştir s: 175

Bir din, kendini dışlayan doğruları hoşgördüğü zaman tükenir, artık adına öldürülmeyen bir tanrı da gerçekten ölmüş demektir. s:176

Written by EGe