Big in Japan, alright?

Big in Japan, alright?

Yarı iş yarı turistik olarak gittiğim Tokyo, ilk Uzakdoğu şehrim oldu. 11 saatlik bir uçuşun ardından Narita havaalanına vardık. Gitmeden önce yaptığım araştırmalar sonucu gezi boyunca kullanacağım wi-fi cihazıdır, şehir merkezine giden tren biletidir hepsini önceden aldığımdan tık tık işlemler halloldu.

Tokyo’ya Gitmeden Önce Yapılsa İyi Olacaklar :)

Japonya’da taşınabilir Wi-Fi cihazı kullanmak çok yaygın. Bir simcard satın almak yerine, wi-fi cihazını tavsiye ederim. Önceden ısmarladığınız takdirde sizin uçuş saatinizde hava alanında belirlenen bir standda cihaz hazır oluyor. Ödemesini de internetten yapmış oluyorsunuz. Ben Global Advanced Wi-Fi cihazı ısmarladım, tüm gezi boyunca tepe tepe kullandım. Günlüğü 400 yen civarı olabiliyor, üzerine vergi vs vs geliyor ama inanın operatörünüze ek yurtdışı paketi eklettirmektense bu cihazla gigabaytlarca internet kullanmak çok daha hesaplı.

Japonya tropikal iklim. Tayfun sık görülüyor, böyle durumlarda hava alanından şehre dönüş zorlaşıyor çünkü herkes yer kapmış oluyor. Ben de yola çıkmadan internetten bilet almanızı önerebilirim. Bu tabii ki şart değil ama içiniz rahat olur, size yer rezerve edilmiş olur. Biz Ueno ve Nippori istasyonunda duran Skyliner trenini tercih ettik. Bunun dışında Narita Express isimli limuzin-otobüs diye geçen bir seçenek var, trafik vs olabileceğinden durumu iyi değerlendirin ama kalacağınız yere kadar götürüyorsa bence mantıklı bir seçenek. Biz Ueno’da inip aktarma yaparak gittik bavullarla biraz maceralı oluyor. Suicacard Tokyo’nun akbili 500 yen depozito vererek içine yükleme yapabiliyorsunuz, birçok otomatta ve markette de bu kart kullanılabiliyor.

İlk gün izlenimleri

Aktarma yaparak metroya ulaştığımızda Japonların her yerde uyuyabildiğini fark ettik. Metroda oturarak, metroda ayakta vs. Daha sonra restoranda uyuyana, nöbet tutarken uyuyana da rastladık. Akşam ulaştığımız Tokyo’da hava çoktan kararmıştı ve hafif yağmur çiseliyordu. Bana şehir ilk bakışta epey kasvetli geldi. Roppongi bölgesinde olan otelimizden çıkıp tur attık. Her yer bir nevi Maslak. Koca koca plazalar, gökdelenler… Ve birçok restoran-kafe de bu plaza katlarında. Epey nemli bir hava, kocaman binalar ve 35 derece için çokça muhafazakar giymiş Japonlar…

Tokyo Modası & Giyim Tarzları

Hava isterse “yanıyorum, söndürelim mi” olsun, Japonlar kolsuz giymiyor efenim. Çok nadir. Neredeyse istisnasız herkes en azından yarım kollu t-shirt giyiyordu. Ayrıca kat kat giyinmeyi de çok seviyorlar. Mesela kadınlar, gömlek üzerine jile, gömlek üzerine yelek, gömlek üzerine atlet gibi farklı kombinasyonlar yapıyor. Alt kısımda ise etek-pantolonlar sıkça rastlanıyor. Sonbahar modası olduğundan mı bilmiyorum ama çoğunda bilekte ya da diz altında biten epey bol pantolonlar vardı. Etek/elbise giydiklerinde de mutlaka külotlu çorap giyiyorlar. Hava 35 derece! Bu nasıl bir bünye…

Erkeklerde ise iş kıyafeti fiks! Siyah yüksek belli pantolon ve yarım kollu beyaz gömlek. Kravat yok. Bu giyim tarzı o kadar sabit ki, erkekleri fabrikadan çıkmış sanabilirsiniz.

Onun haricinde gençler kızlı erkekli epey renkliler. Renk renk saçlar, değişik saç modelleri… Erkeklerin kol çantası taşıması da dikkatimizden kaçmadı. Nur’un çektiği sokak modası fotoğrafları aşağıda yer alıyor.

Gezilecek Yerler

Şimdi biz Roppongi’de kalmaya başladık. Roppongi Maslak’ın hası. Bir sürü ofisin olduğu gökdelenleri kapsıyor. Roppongi Hills bu gökdelenler bütünü gibi. Bu civarda expatler ve yabancılar çok takılıyor. Renkli bir gece hayatı vara benziyor. Roppongi merkezdeyken, Tokyo Tower size göz kırpıyor. Biz de bir akşam gidip de şu Eyfel çakması dediklerini görelim dedik biraz yürüdük. Yolda envai çeşit kilise ve tapınak gördük. Tokyo Tower da bir-iki selfie çektik ama yukarı çıkmadık. Çalıştığım büro da epey tepede olduğundan ben şehir manzarasını yukardan görmüştüm.

Tokyo Tower

Shibuya

Shibuya sanki bir Times Square :) Birçok yaya geçidinin kesişiminden oluşan bir alanı var ve özellikle Cuma-Cumartesi akşamları yüzlerce insan aynı anda karşı karşıya geçiyor buraya Shibuya Crossing deniyor. Bunu izleyince Tokyo hacısı oluyorsunuz :) Bu manzarayı izleyebileceğiniz L’Occitane mağazasının kafesi var, Starbucks var. L’Occtiane’ın dışında sigara içme alanı var evet TOKYO’DA SOKAKTA SİGARA İÇMEK YASAK! Sadece belirli alanlarda izin veriliyor. İşin ilginci kapalı alanlarda sigara içilebiliyor.

Yeşil bir şey Matcha

Shibuya’ya yakın Timeout’tan öğrendiğim bir dondurmacıya gidiyoruz Tea & Spoon Nanaya Aoyama , ilk kez Matcha deneyecek olan ben heyecanlıyım. Matcha gölgede yetiştirilen gyokuro cinsi çay bitkisinin yapraklarından elde ediliyormuş. Yeşilin 8 rengi dondurma var hepsi Matchalı, Nur önceki Uzakdoğu deneyimlerinden benim heyecanımı duymuyor. İlgilenen kişinin önerisiyle en koyu renkli hardcore Matcha dan bir top, bir de limonlu matcha karışım bir top alıyorum. Vay sen misin? Nur’un neden sevmediği belli. Bizim damak tadımızı çok şenlendirecek bir tadı yok matcha’nın üzücü olan şey ise Japonya’da yeşil çay diye geçen şey Matcha ve her şeyleri Matchalı. Hatta Matchalı KitKat en turistik ürünlerden. Zar zor bitirdiğim dondurmadan sonra raylı sistemli Sushiciye gidiyoruz. Daha sonrasında Starbucks’da lokal bir lezzet olarak sunulan Matcha Tea Latte’ye tekrar şans verdim. Sonuç mu? Sadece birkaç yudum…

Shibuya’da gezinirken atari salonlarına denk geliyoruz. Bu tam bir çılgınlık, onlarca oyuncak kapmalı makine ve atari olan salonlar var. Bir jeton 100 ya da 200 yen. Oyuncakları kapmaksa imkansıza yakın.

oyuncak

Bu sokakta 100 Yen mağazası keşfediyoruz,  Can-Do, ilk gün girdiğimden çok bilinçli değildim ama tavsiyem buradan alabildiğinizce hediyelik eşya almak çünkü 100 yen’e bulabileceiniz HİÇBİR ŞEY olmayacak daha sonrasında. Burda ise yelpazeler, chopstickler, neler neler. Mutlaka iyi gezin ve hediyelik eşyaların çoğunu burdan alın derim.

Hachikō Heykeli

Shibuya metro istasyonunun Shibuya Crossing’e yakın olan çıkışı Hachiko heykelini de barındıran bir alanda. Bu köpekçiğin hikayesi epey ünlü. Sahibi öldükten sonra dokuz yıl boyunca onu istasyonda bekleyen Hachiko için hemen istasyon çıkışına bir heykel yapılmış.

Hachiko

Katsu Midori

Bu mekan, Hachiko Heykeli çıkışına yakın. Bir alışveriş merkezinin üst katında. Normalde epey sıra olan mekana çok beklemeden giriyoruz. iPad üzerinden sipariş veriyoruz ama aynı zamanda önümüzde raylardan geçen envai çeşit yemekten de alabiliriz. Epey farklı bir deneyim. Restoranlarda genelde hemen soğuk su servisi oluyor ve ıslak bez/havlu getiriliyor. Bu mekan ücretsiz balık çorbası veriyordu onu deneyip masayı donatıyoruz. Burada meyveli-alkollü içecekler çok popüler, üzümlü bir içecek istiyorum, alkol oranı %5’den az. Pembiş bir bardakta geliyor.

Meiji-Jingu – Yoyogi Parkı

Daha sonra soluğu Meiji-Jungi tapınağını ve Yoyogi parkında aldık. Zaten bu tapınak parkın ortasında. Tapınak ve park gezilerinizi iyi ayarlayın çünkü parklar 16:00, 17:00 gibi kapanıyor. Yoyogi epeyce büyük bir yeşillik alan, yer yer ufak ev şekilli direkler görüyoruz meğer bunlar aydınlatma içinmiş. Meiji Jungi’ye yaklaşınca ilk dikkatimizi çeken alan yıkanma yeri oluyor. Sanki bir şadırvan! Ortada su akan bir havuz, maşrapa gibi bir aletle önce sağ sonra sol elinizi yıkayıp sonra tekrar sağ elinizle sola su döküp ağzınızı çalkaladığınız bir uygulama var. Tapınağa girmeden önce insanlar bunu yapıyor. Bu abdest değil de nedir?

Uzun turuncu kıyafet giymiş kızlar artık rahibe mi oluyorlar tam tabiri bilmiyorum, etrafta dolanıyor. Benim anladığım tüm Şinto ve Budist tapınaklarının dışında falını okuyabileceğin alanlar olması. Sistem şu, içinde çubuklar olan bir kutuyu sallıyorsun, boşluğundan çıkan çubukta yazan sayı ya da kelimeye göre, eşleşen çekmecedeki falı kapıyorsun. Bunun 100 yen gibi bir ücreti oluyor. İçeri girince geniş bir alan var, farklı mimari hemen dikkat çekiyor. İnsanların nasıl ibadet ettiğini gözlemliyoruz. El çırparak ve eğilerek. Ayrıca hepsi metal bir hazneye para atıyor.

Takeshita Street

Buradan çıkınca gençlerin göz bebeği Takeshita Sokağı’na bakıyoruz çünkü hemen yanında. Takeshita “lise kıyafetli kızların” (hala okuldan mı çıktılar kostüm mü giydiler emin değilim) dolaştığı, renkli insanlar görebileceğiniz bir alışveriş sokağı.

Harajuku diye de geçen bir bölge. Burada Japon kültüründen nemalanmak isterseniz fotoğraf kabinlerine mutlaka uğrayın. Fotoğraf çekiliyorsunuz sonra üzerinde photoshop vari değişiklikler yapıp çıktısını alıyorsunuz, konsept bu, ve biz tabii ki yaptık :)

Buradan Shibuya’ya Ayça ile buluşmaya geçiyoruz. Buradan bir Japon tavernasına -İzakaya- gidiyoruz ve bize ayrılan odada ayakkabılarımızı çıkararak ayağımızı da zeminin altında sofranın altına uzatarak oturuyoruz. İlk Sake deneyimimi burada yaşıyorum. Tadı su gibi, hani Japon rakısı vs deniyor ama anasonlu değil ve Rakı kadar sert kesinlikle değil. Bunu küçük bardaklarda içiyorlar. Buradan otele dönüyoruz.

Aayoma Flower House & Tea Garden

Ertesi gün benim en çok beğendiğim yer olan Aayoma Flower House & Tea Garden’a gidiyoruz. Burası cennet, dışarısı çiçekçi olan mekanın içerisinde bir kafe var, her ay değişen konsepte göre çiçekler yenileniyor. Bizim olduğumuz sırada ayçiçeği vardı. Her yer günebakanlarla kaplıydı. Menüde de yenebilir çiçeklerle süslenmiş salatalar, tatlılar mevcut. Burada jöleli, müslili, güllü bir tatlı ısmarlıyorum. Tadı muazzam. Mekan çok keyifli, görsellik şahane!

Oriental Bazaar

Omeika Sando üzerine bulunan Oriental Bazaar 2-3 katlı bir mekan ve turistik eşyalar satılıyor. Ben yazlık kimono olarak geçen Yukata’yı buradan alıyorum. Bu kıyafette bedenler S,M,L sadece boyu temsil ediyor. Benim boyum M’ye denk gelse de, S alıyorum çünkü beğendiğim desen sadece S’de var. S beden yukatalar 3800 Yen civarında. Bu mekanda çeşit çeşit ürün aldıktan sonra: anahtarlık, magnet, mendil, çanta, yukata, çay kupa seti, kartpostal, chopstick vs. Tax Free’de alıyoruz. 5400 Yen ve üzeri alışverişerde %8 oranında vergiyi geri alabiliyorsunuz. Ödeme sırasında indirimli fiyattan ödeme yapıyorsunuz, pasaportunuza Japon pulu olan yere fişi zımbalıyorlar.

Cat Street

Omeika sando’da ilerlerken görülmesi gerekenler listemizde yer alıyor Cat Street. Burada da ufak butikler, kafeler mevcut. Bu sokakta oturup 1900 yen vererek kazıklandığımız cupcake’i yedik, bizdeki anısı böyle. Japonlarda raylı sistemler kullanılarak eğlenceli hizmetler veriliyor. Bu cupcake de raylı sistemde sizin butonları kullanarak yaptığınız bir ürün lakin girişte ücretini bilmediğimizden 19 dolara denk gelen faturayı görünce ağzımız açık kaldı. Ünlü bir tasarımcının mekanı olan yerde hem cupcake hem de içecek bu şekilde yapılabiliyor ama değmez!

Ofis Günleri & Mercedes Cafe

Mercedes Japonya’nın ofisinde üç günlük workshop var. Mercedes’in Best Customer Experience adıyla açtığı kafe/restoranların Tokyo şubesine gidiyoruz. Burada isimler epey eğlenceli. Downside, Upside, Next-door. Üst kat restoran, alt kat mağaza, next door ise süs havuzu kenarında plaj konseptli dışarıda oturmalı bir mekan. Bu mekanda edameme deneme şansım oluyor. Üç ayrı tadda gelen fasulyeleri kuruyemiş gibi kabuğunu soyarak yiyorsunuz. Lokal yiyeceklerden ziyade daha çok dünya mutfağı tercih edilmiş. Biftek, pizza gibi seçenekler var. Pizzamız Mercedes logolu

Öğlen yemeklerinde ise bu plazalarda bulunan ve beyaz yakaya hizmet veren mekanlara gidiyoruz. Ücretler genelde 1000 yen civarı. İlk gün Tempura, ikinci gün Okonomiyaki üçüncü gün de Japon Schnitzeli olarak geçen Tonkatsu yiyoruz. İş çıkışı Tokyo Midtown olarak geçen Roppongi’nin havalı alışveriş merkezine uğruyoruz. Uniqlo isimli Japon markası Uzak Doğu’nun ZARA’sı diyebilirim. Bir göz atmakta fayda var. Biz dünyadaki en büyük mağazasına Ginza’da gittik, Tokyo Midtown içinde de mevcut aynı zamanda. Bir gurme markete girdiğimizde ana haber bülteni konusu olan kare karpuzları görüyoruz. Tane tane satılan meyvelerin lüks olanlarının adet fiyatı 8000 yene kadar çıkıyor ( 80 dol-lar).

Yuta ile Görüşme

2009 yılında Barselona yaz okulunda tanıştığım sonraki sene beni ziyarete gelen Yuta ile görüşüyoruz. Yuta İspanyolca-Japonca çevirmen olmuş. Bizi Okonomiyaki mekanına götürüyor. Bu sefer Okonomiyaki’yi kendimiz hazırlıyoruz, epey leziz. Ortada duran saca dökülen karışımı pişirip baharatlayıp bölüşüyoruz. Okonomiyaki junky food olarak geçiyor

Son iş günü çıkışı Akihabara’ya yani elektronik cennetine gidiyoruz.

Akihabara & Maid Konsepti ve Atari Salonları

Akihabara hem elektronik hem de atari cenneti. Bunların yanı sıra “maid” konseptini de karşımıza getiren bir yer. Hizmetçi kostümüne bürünmüş kızlar sizleri mekanlara davet ediyor. Genelde bu “cuteness” konseptli yerler oluyor, biz denemedik ama farklı boyutlara gittiğiyle ilgili hislere kapıldık.

Onun dışında Sega’nın Taito’nun bir sürü atari salonu var, kat kat. Bir tanesini deneyelim dedik, genelde tüm oyunlar hızlı basma üzerine kurulu. Guitar Hero oynayanlar bilirler, doğru zamanda doğru tuşa gerektiği uzunlukta basma. Oyunu başlatmadan olduğu yerde egzersiz yapan Japon bile gördük.

Buraya gelmişken Yodobashi’ye de girdik. Bu mekan 7 katlı oyuncağından kozmetiğine elektroniğinden ev eşyasına bin bir türlü mal satan bir yer. Akihabara’nın yıldızı da diyebiliriz.

Sensoji – Asakusa

Diğer otelimiz Sensoji’nin direkt yanında olduğundan sabah akşam önünden geçme şansımız oldu. Kaminarimon kapısından girerek ulaşabildiğiniz tapınakta yol boyunca dükkanlar var, bu sokağın adı   “Nakamise”.  Bu tapınakta dikkat çeken tütsülenme alanı olması, yanan tütsülerin dumanını insanlar kendilerine kendilerine estiriyordu hani dua üflenir ya aynen o şekil. Burda da falımda good fortune çıktı.

Bir başka dikkatimizi çeken durum ise birçok kişinin geleneksel kimono/yukata giyerek bu tapınaklara gelmesi ve o şekilde gezinmesi oldu. Biz Japon sanarken Çinli olduğunu keşfettiğimiz kız grubuyla fotoğraf çektirdik. Japonya’da kimse beraber fotoğraf çektirmeyi reddetmiyor.

İmparatorluk Sarayı Bahçeleri

Bu bahçeler Tokyo Tren İstasyonuna yakın, buraya gelirken ona da uğradık. Bina oldukça güzeldi. Fakat bir İmparatorluk Sarayı göreceğiz derken buranın ziyarete açık olmadığını anladık. Fır fır bahçelerde döndük durduk :)  Doğu bahçeleri ziyarete açık, biz ücretsiz girdik. Bahçelerden çıkıp biraz yürüyünce en azından sarayın önündeki Nijubashi Köprüsü’nü görebiliyorsunuz.

Ginza

Lüks alışverişin adresi olan bu bölge şehrin en eski metro hattının adına da sahip. Ginza’da Dover Street Market’a kesin uğrayın derim. Adı aldatmasın sokakta bir yer değil, baya 6-7 katlı bir mağaza, her katında farklı markalar var ama ne markalar, ne ilginç kıyafetler! Hele ki çalışanlar :) Çalışanların tipleri, giydikleri, saçları, makyajları için bile bir gezilir bence :)

Shabu-Shabu

Paraya kıyıp wagyu ineklerinden Kobe Beef yapan bir restorana gittik. Geleneksel bir et yemeği olan shabu shabu ‘dan ısmarladık. Ortaya semavere benzeyen kömürle ısıtılan ve içinde kaynayan su olan bir cihaz getirdiler. Buna incecik kesilmiş et dilimlerini daldırıp 2-3 gez gezdiriyorsunuz ve kaynar suda et hemen pişiyor. Bu suya sonra çeşitli sebzeler, noodle vb geliyor. Garsonlarımız daha doğrusu kimonolu hanım kızlarımız etrafımızda fır döndü.

Ueno Park & Tokyo National Museum

Bu parka kesinkes gidin! En başta birçok müze bu park üzerinde konuşlanmış durumda saymak gerekirse: Tokyo National Museum,  National Museum for Western Art,  Tokyo Metropolitan Art Museum ve National Science Museum. Ek olarak Ueno Zoo isminde Japonya’nın ilk hayvanat bahçesini barındırıyor.

Bitti mi? Hayır :) Budist, Şinto tapınakları var…

ve en önemlisi ise Shinobazu Pond ismindeki gölet ve gölete gelirken hayretler içinde kaldığınız LOTUS çiçeği tarlası! Aynı zamanda bu park kiraz çiçeği zamanında da 1000 adetten fazla ağacıyla göz dolduruyormuş. Gölette bizim gibi deniz bisikleti kiralayıp gezebilirsiniz.

Biz National Museum/Ulusal Müze’yi ziyaret ettik. Farklı yapılardan oluşan bu komplekste birçok koleksiyon görme şansımız oldu. Toyokan ‘da Asya galerileri var: Kore’den Çin’e, Mısır’dan Hindistan’a uzanan parçalar bulunuyor. Honkan ise Japon kültürüne ait. Heiseikan da ise arkeoloji ve özel sergiler yer alıyor.

Ameyayokocho

Burası Ueno parkının yanında bir bölge. 2. Dünya Savaşı zamanında karaborsa alanı olarak da geçiyormuş. Biraz Tahtakale’yi andırıyor. İsmen “şekerleme satıcıları” gibi bir anlama sahip olduğundan ben ne yalan söyleyeyim o tip ürünler satan dükkanlar bekledim ama her şey satılıyordu.

Tsukiji Fish Market

Burası dünyanın en büyük balık pazarlarından biri. Günde 2000 ton deniz ürününün ticareti yapılıyor. Burada sabah 5-6 gibi iki açık artırma yapılıyor. ( 5:25 ve 5:50 arası  & 5:50 ve 6:15 arası). Turistler işleri engellediğinden bu oturuma sadece 120 kişiyi alıyorlar. Birçok insan sırf bunun için sabah 3-4 gibi buraya gelip sıraya giriyor. Biz öyle yapmadık ve turistlere kapıları açtıkları 10:00’u bekledik. Ne kadar ihtişamı daha azalmış olsa ve dükkanlar yavaştan kapatıyor olsa da bin bir çeşit deniz ürünü görebiliyorsunuz

Disneyland

İkimiz de Disneyland’e gitmiştik daha evvel ama bir de bunun Tokyo şubesini tadalım dedik. Tokyo’da Disney Sea ve Disneyland olmak üzere iki yer bulunuyor ve yan yana. Ayrı biletlerle giriliyor. İlk yorumum hafta içi bile gitseniz epey kalabalık oluyor hele akşam şatoya yansıtılan animasyonu izlerken on binler olduğumuzu fark ettim ağzım açık kaldı. Biletlerini daha önceden internetten aldık ve komple bir günümüzü buraya ayırdık. Akşam 9 gibi olan gösteri için kalmaya değerdi!

Tokyo Skytree Tower

Dünyanın en yüksek ikinci kulesi olan Skytree (ilki Burj Khalifa) tam olarak 634 metre. 450 metreye kadar çıkılabiliyor. Biz görüntüsüyle yetindik. Aşağıda Galata Kulesi ile kıyasımı görebilirsiniz.

Japon Şekerlemeleri

Tokyo Ana Tren istasyonunun içinde bir sürü dükkan var. Biri de birçok katı olan Daimaru, Daimaru’nun ilk katı tam bir şekerleme & tatlı cenneti. Tokyo Banana ve Ginza Strawberry kurabiyelerini denemem önerilmişti, burada satılıyorlar.

Elektronik Tuvaletler

Herhalde bizlerin en rahat edeceği tuvalet sistemlerine Uzak Doğu ülkeleri sahip. Japonlar kendi markaları olan “Toto” ile işi bitirmiş durumdalar. Oturduğunuzda otomatik ısınan klozetten tutun da, bide, duş gibi farklı su püskürtme şekilleri, daha rahat tuvaletinizi yapmanız için sifon sesi çalma, kurutma gibi ilginç özellikleri var:

Bir dil Japonca mı anlamak için?

Bir dakika boyunca dinleyin; “gozaimas” demiyorsa Japonca değildir, o kadar çok!

Gel gelelim tüm Tokyo’da Pokemon uygulamasının çılgınlığı vardı. Nereye gitsek toplu halde ellerinde telefonlu gruplar oradan oraya koşturuyordu. Ben de bu fotoğrafı çektirmeden edemedim:

Written by EGe

1 Comment

  1. Pingback: Tokyo v2 | egecita

Comments are closed.